Mehmet Bey: “Üstad hazretleri Emirdağ Lahikasında 10 yaşındaki çocuklar için “şiddetle namaz kıldırmak ve alıştırmak şeriatta var” demektedir. Burada şiddetten ne anlaşılır? Bu sözü açar mısınız?”
Namaz Yaşı Neden Erken Başlıyor?
Namaz yaşı aslında, biyolojik ergenlik de denilen akil ve baliğ yaşıdır. Bu yaş bazen on beşin biraz altından başlayıp, 18’e kadar çıkabilen, kişiye göre değişken bir esnekliğe sahiptir. Genel çerçevede 15 yaş olarak bilinir.
Namaz yaşı, diğer bir tarifle, namaz kılmayan Müslüman’a her kılmadığı namaz için günah yazıldığı yaştır. Kılınmayan namazlar zimmete yazılır. Kişi kılmadığı namazların kazasını, hemen takip eden günlerde yapmakla mükelleftir.
Fakat gelin görün ki, namaza başlama yaşı olarak Peygamber Efendimiz (asm) yedi yaşı ve nihayet on yaşı telaffuz ediyor. Bunda farklı nükteler ve müjdeler olduğu açıktır. Anlamaya çalışalım.
Şefkatli Tokatlar
Çocuğun, henüz ergenliğe adım bile atmadığı yedi yaşında namazı öğrenmesi, on yaşında kılmıyorsa gerekirse dövülmesi ne demektir?
On yaşında namaz kılmadığında gerekirse dövülmesi emredilen çocuğa, aslında bu erken yaşta kılmadığı namazın borcu yazılmıyor. Oysa namaz kılmadığında gerekirse dövülmesi emrediliyor! Bunda çok latif sırların olduğu muhakkaktır.
Çocuk ahirette bu latif sırlara vakıf olduğunda, bu erken yaşlarda yediği şefkatli tokattan memnun bile olacaktır. Çünkü bu emir Allah’ın emridir. Bu ciddiyet Allah’ın emirlerine karşı ciddiyettir. Bu şefkat Allah’ın yüksek merhametinin şefkatidir. Çocuk iliklerine kadar bunu bazen belki tokatla hissedecek, havftaki lezzeti tadacaktır.
Bediüzzaman hazretleri der ki: “Eğer bir yaşındaki bir çocuğun aklı bulunsa ve ondan suâl edilse, “En leziz ve en tatlı hâletin nedir?” Belki diyecek: “Aczimi, zaafımı anlayıp, vâlidemin tatlı tokatından korkarak, yine vâlidemin şefkatli sînesine sığındığım hâlettir.”1
Dolayısıyla bu tokatta -eğer vurulacaksa- şefkat ölçüsünü taşmamalıdır.
Vildanun Muhalledûn Sırrı
Bediüzzaman Hazretleri, “yetufu aleyhim vildanün muhalledun”2 ayetinde geçen “vildan” tabirini şöyle tefsir ediyor:
“Feraiz-i şer’iyeyi yapmaya mecbur olmayan ve masûniyet cihetiyle de yapmayan ve kable’l-bülûğ vefat eden çocuklar, Cennete lâyık ve sevimli çocuk olarak kalacaklar. Fakat şer’an yedi yaşına gelen bir çocuğa namaz gibi farzlara peder ve valideleri onları alıştırmak için, teşvikkârâne emretmek ve on yaşına girse şiddetle namaz kıldırmak ve alıştırmak şeriatta var. Demek, “Vacip olmadığı halde, nafile nevinden yedi yaşından hadd-i bülûğa kadar büyükler gibi namaz kılıp oruç tutan çocuklar, mütedeyyin büyükler gibi büyük mükâfatı görmek için otuz üç yaşında olacaklar.”3
Demek yedi yaşında iken, Cennete 33 yaşında girebilmenin yolu açılıyor. Bu yaşında ergen olmadığı halde namaza ve ibadete dikkat eden bir çocuk, bu küçük yaşlarda ölmüş olsa, gençliğin darbesini yemeden, hayatın imtihanını görmeden Cennete 33 yaşında bir genç olarak girebilecektir. On yaşındaki şefkatli tokatların ne kadar latif ve tatlı olduğunu çocuk, nihayet Cennette görmüş olacaktır.
Fakat ebeveyn, öğretmek, sevdirmek, örnek olmak, rehber olmak, sabırlı olmak basamaklarını kesinlikle atlamamalıdır. Aksi takdirde - maazallah hele bu zamanda -kaş yapayım derken göz çıkarmış olur.
Dipnotlar:
1- Sözler, s. 47
2 -Vakıa Suresi: 17
3 -Emirdağ Lahikası, s. 399