Hayber’in Fethi
Resul-i Ekrem Efendimiz (asm) bir gün sabah namazından sonra ashabıyla sohbet ederken Cebrail Aleyhisselâm iniyor ve getirdiği vahiyle Hayber Kalesi’nin fethedilmesini emrediyor. Resulullah Efendimiz (asm) İslâm ordusuna çağrı yapıyor ve İslâm ordusu hazırlıklarını derhal yapıp Hayber için yola çıkıyor.
Kale yirmi bin askerle on gün kuşatılıyor. Peygamber Efendimiz (asm) gönderdiği elçilerle kale halkını imana dâvet ediyor. Kale halkı iman etmediği gibi, fetih de bir türlü gerçekleşmiyor.
Rasûlüllah Efendimiz (asm) buyurdular ki: “Yarın sancağı öyle birisine vereceğim ki, Allah ve resulünü sever, Allah ve resulü de onu severler. Allah kaleyi onun eliyle fethedecektir.”
Bu arada Peygamber Efendimiz (asm) Hazret-i Ali’yi soruyor. Ali Efendimiz (kv) şiddetli göz rahatsızlığı dolayısıyla fethe katılamamıştır.
Ertesi günü Peygamber Efendimiz (asm) Hazret-i Ali’nin gözlerine tükürüğünü sürüyor. Gözleri şifa bulan Hazret-i Ali sancağı ve Zülfikâr adlı kılıcını alıyor. Kaleye yöneliyor. Kalenin etrafındaki su dolu hendeği bir sıçrayışta atlıyor. Kale beyleriyle bire bir cenk ediyor. Hepsini bertaraf ediyor.
Ardından meşhurdur, otuz bin batman ağırlığındaki kale kapısını yerinden söküyor, eline alıyor, kalkan olarak kullanıyor, kaleye giriyor. Ve İslâm ordusu da hücum ederek kaleyi fethediyor. 1
İstikbalden Haberler Var
Ercuze, Hazret-i Ali’nin (ra) Hicret’ten otuz sene sonra Kûfe’de, Bahr-i Recez vezninde yazdığı kerametvari kasidelerinden biridir. Hayber Kalesi’nin fethini bizzat kendisi şiir üslûbuyla anlatmıştır Beyitleri, satırları ve kelimeleri arasında, Peygamber Efendimiz’den (asm) aldığı ilimle, istikbalden de haberler veriyor. 2
Kasidede diyor ki: “Ey bana soru soran! Bana ne sorarsan sor! Benim ilmim mirastır ve ledünnidir. İstersen geçmiş zamanlardan sor, istersen gelecek zamanlardan sor! Onların bütün haberleri benim yanımda açıktır. Fakat bazı zaman onların sırları açılır.” 3
Meselâ beş yüz sene sonra Bağdat’ın Cengiz ve Hulagû tarafından yakılıp yıkılacağını, Arapların hayvan gibi kesileceğini; keza on dört asır sonra İslâmlar içinde Arap harflerinin kaldırılıp, fakir, zengin, emir, işçi, çoluk, çocuk gece dersleriyle Latin harflerinin öğretileceğini Ercuze adlı kasidesinde haber veriyor. 4
İlimler ve Sırlar
Risale-i Nur Külliyatı’ndan 18. Lem’a Ercuze’nin feyzi üzerine yazılmıştır.
Bediüzzaman orada Ercuze hakkında der ki: “O Ercuze’nin mevzuu ve içindeki maksad-ı aslî; İsmi Azamı tazammun eden altı ismin ehemmiyetini beyan etmek, hem o münasebetle istikbaldeki bir kısım umur-u gaybiyeye ve tesis-i İslâmiyette bir kısım mücahedatını işaret etmektir.
Evet, Hazret-i İmam, Üstadı olan Habibullah’tan (asm) aldığı dersin bir kısmını işarî bir surette zikrediyor. Feth-i Hayber’deki hem mu’cize-î Nebeviye, hem keramet-i Aleviye olan harika vakıayı bahsettiği gibi, tesis-i İslâmiyet’e temas eden mühim noktaları da bahsediyor.” 5
İmam-ı Ali Efendimiz (kv), Ercuze adlı kasidesinde Risale-i Nur’dan ismen, tarihiyle ve hadiselerinden bahsederek haber verdiği gibi, aslı Peygamber Efendimiz’e (asm) gelen bir vahyin ifadesine dayanan Celcelutiye adlı kasidesinde de yine Risale-i Nur’dan haber veriyor. Bediüzzaman Celcelutiye’deki ihbarları, 28. Lem’a’da ve 8 Şuâ’da izah ediyor.
Ercûze’nin son altı beytinden, bu kasidenin bizzat Hazret-i Ali’nin (kv) ifadesiyle gizli ilimler ve sırlar taşıdığı şöyle anlatılır: “Bu apaçık bir Ercûze’dir; içinde manalar gizlidir. Acayip kelimeler açıklanmıştır Altın değerinde nice acayipler bariz olmuştur… Allah, hibe ettiği her şeyi bildirdi. Hıfzettiğim ilimden dolayı Allah’a hamd olsun.” 6
Rahmetullahi aleyhim ecmain.
Dipnotlar:
1- Müsned-i Ahmed bin Hanbel, 5/33; İbn-i Sa’d’, “Tabakat” 3,158; Tarih’üt Tabari, 2/93 /Tirmizi, 3970. 2- Mecmuatu’l-Ahzab, s. 582-297. 3- İhramcızade Hacı İsmail Hakkı Altuntaş, Kaside-i Ercuze, s. 21. 4- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 165. 5- Lem’alar, s. 240; Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 165. 6- İhramcızade Hacı İsmail Hakkı Altuntaş, Kaside-i Ercuze, s. 43.