"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ücret istemeyen elçilerin istiğnası

Süleyman KÖSMENE
14 Ekim 2020, Çarşamba
Salih Bey: “Hediye, sünnet olduğu halde, Bediüzzaman hediye almaktan neden sakınmıştır?”

Bir Bardak Çay Bile Olsa

Hediye, ahz-ı mal ihtiva eden bir sünnettir. Yani karşı taraf senin için kendi cebinden feragat etmiş, kendinden harcamıştır. Bu durum, çok ciddî dinî engellere takılıyor. Veren için maliyeti az olsa da, kabul eden için pahası yüksek bir maldır. Dikkatli davranılmadığında, hediye almak sırtımıza yük almaktan beter bir vebal getiriyor. Ona göre karşılığı olacaktır. Karşılığı mal ile olmadığında beklentisi yüksek olacaktır. Bu beklenti bazen hediyenin katlarca yükseğine çıkmakta, hem verenin, hem kabul edenin ihlâsına zarar vermektedir.

Sadece Üstad değil, Üstad’dan ders alan ağabeyler de bu konuya dikkat etmişlerdir. Üstad’ın hizmetinde bulunan Sıddık Süleyman hakkında Üstad şöyle anlatıyor:

“Süleyman’a bazı yemediğim bir ekmek verdiğim vakit, hatırımı kırmayarak alır. Fakat kat’iyen mukabelesiz almıyor. Ona mukabil evinden getiriyor. Ara sıra birer bardak çay ısrar ediyordum, ilhâhıma karşı istinkâf ediyordu. “Niçin böyle yapıyorsun?” derdim. “Hizmetimize maddî fayda girmeyip, fîsebîlillâh, ihlâslı olmak istiyoruz” derdi. 1

Feragat ve İstiğna Bir Servettir

Bediüzzaman hediye almaktan neden sakındığını İkinci Mektup’ta beş sebebe dayandırıyor:

Birincisi: Dinin geçim vasıtası yapıldığı ithamını kırmak; zor olan feragati, istiğnayı, iktisadı, kanaati hayata geçirmektir. Bu millet hocaların geçimine eskiden beri hep kefil olmuş, karşılamıştır. Fakat belki ferdî kusurların umuma teşmil edilmesindendir ki, arkasından lâf üretenler de eksik olmamıştır.

İkincisi: Hakkı tebliğ edenler, feragatte, istiğnada peygamberlere uymakla mükelleftirler. Çünkü bir peygamberlik mesleği olan hakkı tebliğ vazifesinin en tesirli yolu istiğnadan ve feragatten geçiyor. Böylece fiilen göstermiş oluyorsun ki, hakaikını tebliğ ettiğin Cenab-ı Allah’ın zenginliğine zaten sınır yoktur. Nitekim Peygamberler, “Benim ücretim Allah’a aittir.” 2 diyerek, istiğna ve feragat düsturunu göstermişlerdir.

Milâdî kırklı yıllarda Hazret-i İsa (as), Antakya halkına dini tebliğ etmek için havarilerinden Yuhanna’yı, Pavlus’u ve Şem’un-u Safa’yı gönderdi. Fakat Antakya halkı bu elçileri hapse attı ve öldürmeye kalktı. Dağda bir çoban olan Habib-i Neccar hızla şehre inerek bu elçileri şöyle savundu:

“Sizden hiçbir ücret istemeden size doğruyu anlatan bu elçilerin söylediklerine uyun!”

Habib-i Neccar’ı şehit ettiler. Habib-i Neccar hayata gözlerini kapatırken son nefesinde kendisine, “Cennete gir!” denildi. O da şöyle fısıldadı:

“Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve bana ikram ettiğini bilseydi!” 3

Bir Parça Kuru Ekmek Daha Hoş Geliyor

Üçüncüsü: Çoğu zaman ya veren Allah için vermez, bundan bir menfaat bekler. Ya da alan Allah’a şükredeceği yerde verene minnet eder.

Dördüncüsü: Tevekkül, kanaat, iktisat, istiğna gibi birer hazine ve servet olan düsturlar incitilmemelidir. O hazineler, insanlardan ahz-ı mal ederek kapatılmamalıdır. Rezzak-ı Zülcelâl’in keremi ve rahmeti her şeye bedeldir.

Beşincisi: Üstad Hazretleri başkasından bir şey almaya fiilen de izinli değildir. Hatta bazılarının kendisine dokunduğunu ve hasta ettiğini söylüyor. Kendi ifadesiyle, “Bir parça kuru ekmek yemek ve yüz yamalı bir libas giymek, bana daha hoş geliyor. Gayrın en âlâ baklavasını yemek, en murassâ libasını giymek ve onların hatırını saymaya mecbur olmak, bana nâhoş geliyor.” 4

Altıncısı: Bediüzzaman burada hem kendini sorguluyor ve hem kendini sorgulama metodunu gösteriyor. İş yine hediye almamaya çıkıyor. 

Diyor ki: “Ben kendimi sâlih bilsem, o alâmet-i gururdur, salâhatin ademine delildir. Eğer kendimi sâlih bilmezsem, o malı kabul etmek caiz değildir. Hem âhirete müteveccih a’mâle mukabil sadâka ve hediyeyi almak, âhiretin bâki meyvelerini dünyada fâni bir surette yemek demektir.”

Bize de böyle Allah elçisinin elçisine uymak düşüyor. 

Dipnotlar:

1- Barla Lâhikası.

2- Yunus Sûresi: 72; Hud Sûresi: 29; Sebe Sûresi: 47.

3- Yasin Sûresi: 21, 26, 27.

4- Mektubat, s. 26. 

Okunma Sayısı: 1684
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı