Telif ettiği Hanımlar Rehberi’nde şefkat duygusunu farklı pencerelerden yorumlayarak hanımları tefekküre davet eder. 

Aşağıda okuyacağınız iki misal tarihimizden iki farklı şefkat tablosunu gözler önüne serer. İki şefkat tablosu aynı zamanda iki ibret tablosudur da…

Şefkat nişanları

II. Abdülhamid açtığı okullarla kız çocuklarının eğitimine özellikle önem veren bir padişahtır. Hanımlardaki şefkat duygusunun insaniyet ve İslam-iman hakikatleri dairesinde inkişaf  edebilmesi için yeri geldiğinde ödül yöntemini de kullanmıştır. Devletin çok sıkıntılar yaşadığı o dönemde kadınları hayır ve yardım işlerine yönlendirmeye çalışmıştır. Şefkat nişanları bunlardan biridir. Belgelerde şu bilgiler yer alır: “Şefkat Nişanı 16 Receb 1295 (16 Temmuz 1878) tarihli nizamnâmeyle tanıtıldı. Nizamnâmenin beşinci maddesinde bunun savaş zamanlarında, deprem, yangın ve su baskını gibi olaylarda devlete ve millete hizmet eden kadınlara verileceği ve üç rütbeden ibaret olacağı belirtilmişti. Birinci ve ikinci şefkat nişanları murassa‘ (çok değerli taşlarla süslü) idi. Üç rütbenin tam ortasında II. Abdülhamid’in “el-gāzî” unvanlı tuğrası ve bunun biraz altında “1295” (1878) tarihi vardır. Tuğra evini çeviren yeşil çember üzerinde “insâniyyet, muâvenet, hamiyyet” kelimeleri yer alır.” (Kaynak: TDV İslâm Ansiklopedisi)

Şefkat nişanları o dönemde dağıtılan sair nişanların aksine ölüm halinde geri alınmayan ve varislere bırakılan önemli bir ödüldür. Şair Nigar Hanım, edebiyatçı Fatma Aliye Hanım, yazar Halide Edip Adıvar şefkat nişanı alan hanımlardan bazılarıdır…

Cihadiye yüzükleri

Çanakkale Savaşının gizli hikâyelerinden biridir bu yüzükler. Cephede yaralanan askerlerin çoğu tedavi için İstanbul’a gönderilir. Sağlık elemanı, tıbbî malzeme yetersizdir. Bu vahim tablo karşısında padişah V. Mehmed Reşad bir ferman yayınlar. İstanbul’da tellallar vasıtasıyla yaralıların tedavisi için hanımlara ihtiyaç olduğu duyurulur, gelebileceklerin yanlarında tıbbî malzeme de getirmeleri istenir. İstanbullu hanımlar yardım için hastanelere akın ederler adeta. Halkın bağışladığı ziynet eşyalarıyla ilaç ve tıbbî malzemeler temin edilir. Bu asil davranış bütün yurtta kabul bulur. Hanımlara para ve ödül teklif edildiyse de onlar bu gayreti vatan için gösterdiklerini, yardım ettikleri askerleri en yakın akrabaları olarak kabul ettiklerini ve karşılığında hiçbir şekilde ödül kabul etmeyeceklerini ifade ederler. Harp Mecmuası’nda yer verilen yazıya göre, kıymetli takılarını hiç düşünmeden devlete hibe eden hanımlara, bir hediye takdim edilmek istenir. Kullanılmaz durumdaki İngiliz tüfeklerinin namluları halka şeklinde kesilir. Çelik halkaların üzerine ay-yıldız çizilip, cihâd ilanının tarihine atıf yapılarak, ‘Cihâdiye 1332’ yazılır. Bazılarına da ‘Müdafaa-i Milliye’ ibaresi eklenir. Namlu parçalarından elde edilen yüzükler fedakâr hanımlara takdim edilir. Gönüllü hanımlar bu yüzükleri Galata’da satıp gelirini yine orduya bağışlarlar. (Kaynak: https://www.derintarih.com/)

Hülasa

Tarihimizden tefekkür edilesi iki ibretli tablo!

Bediüzzaman Hazretleri Hanımlar Rehberi’nde ahirzaman’da kadınlar ile ilgili hadisleri yorumlarken kadınların fıtratlarındaki şefkat cihetiyle İslam dairesi içinde büyük hizmetlere vesile olacaklarını belirtir. Yeter ki şefkat ihlas ile zinetlenip suistimal edilmesin!