Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından ihtiyaç sahiplerine dağıtılmak üzere çiftçiden alınan patates ve soğanlar İstanbul’a getirilirkenki görüntüleri izlemişsinizdir.
Birileri sanki oğlunu askere gönderir gibiydi. Bayrak Kanununa da muhalif olarak Türk Bayrağı takılı kamyonlar “törenle” yola çıkıyordu.
Kamyonlar İstanbul’a gelince patatesleri İstanbul Vali Yardımcısı Özlem Bozkurt Gevrek karşılamış. Gevrek bir de kameraların karşısına geçerek basın açıklaması yapmış.
Basın açıklaması yapma işi kısmı da falsolu, ama asıl falso Gevrek’in söylediklerinde:
“Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatlarıyla patates ve soğan üreticimize destek olmak amacıyla Tarım ve Orman Bakanlığımıza bağlı Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından alımı yapılan ürünler ihtiyaç sahibi ailelerimize ücretsiz olarak dağıtılmaktadır.”
AKP siyasetçilerinin herhangi bir konuyu anlatırken “Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatlarıyla” demesini anlarız. Neticede övgüyü lidere vermek bilhassa onların siyasetinin tabiatında var. Yanlış, ama var.
Ama bir bürokratın “Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatlarıyla” demesini anlamak mümkün değil.
Neredeyse kaymakamlıkta tuvalete giriş sırası genelgesi yayınlayacak olan bile yazıya ya da söze “Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatlarıyla” diye başlayacak.
Neden böyle oluyor?
Bu aslında bir tefer’unlaştırma gayreti örneği.
Böylece her bir bürokrat kendisini Cumhurbaşkanının şahsına nisbet ediyor. Ondan da kendisine bir pay alıyor.
Oysa açıktır ki bu yanlış.
Padişahlıkta mıyız ki şahısları bu şekilde öne çıkaralım.
Devlet ve bürokrasi hiyerarşidir.
Vali yardımcısı talimatını validen alır.
Vali de İçişleri Bakanı’ndan.
Vali yardımcısı kim ki “Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatları” kendisine ulaşmış ve o da bu talimatı zikrederek iş yapıyor olsun.
Aslında sebebi belli:
“Her ne yapıyorsak onun için yapıyoruz” demek için.
Zaten “o her ne yapıyorsa milleti için yapıyor” demenin bir yoludur bu.
Bunun bir adım sonrası ise şudur:
“Siz ve biz dahil, millet demek o demektir.”
Bu noktadan sonra o “o” artık büyük o’dur.
Yani O olarak yazılır.
Ve o O artık OOOOOO olarak okunur!
Bakmayın O’nun iftarda fakir -ama her nasılsa evinde aynı siniden üç tane bulunduracak kadar fakir- bir ailenin yer sofrasına oturduğuna…
O “O”dur!