Demokrat Parti’nin de adının geçtiği yeni bir Meclis Grubu kurma hazırlıkları haberlerini görüyoruz. Belki başka bazı partilerle de birlikte hareket ederek bunu yapmanın yolunu siyaset kendisi bulacaktır.
Genel Başkan Gültekin Uysal ile milletvekilleri Cemal Enginyurt, Mehmet Salih Uzun ve Haydar Altıntaş’ın bu uğurda gayret ediyor olduğunu görmek güzel.
Başka partilerde siyasete devam eden ve şimdilerde partisiz kalan Aylin Cesur gibi Demokrat gelenekli eski ve şimdiki milletvekillerinin ve görünüşte başka partilerde duran ama aslında Demokrat nesilden üreyen diğer genç-yaşlı siyasilerin de işin içinde olmasını isteriz.
Ama asıl mesele Demokratların güçlenmesi, önce sosyal medyada ve gençler arasında görünür olması ve sonra da tez zamanda önce iktidar alternatifi ve sonra da iktidar olmasıdır.
Farklı siyasi akımlara mensup milletvekillerinin bir araya gelerek zaten var olan muhalefet gruplarına yeni bir grup eklemesi de -Mecliste çok sesliliği sağlamak ve siyaseti hareketlendirmek açısından- faydalıdır. Hele, lideri “kalk” demeden ayağa bile kalkamayan AKP ve MHP milletvekillerini düşündüğümüzde. (Ki bu partilerin liderlerinin ne zaman kime kalk diyeceğini kimin bildiği de ayrı muamma…)
Özetle kanaatimizce Türk siyasetinin yeniden toparlanabilmesi için her şeyden önce Altılı Masanın oyun kurucu ayağı durumundaki Demokrat Parti’nin kendi homojen yapısı içinde yeniden güç kazanması lazım.
Aksi takdirde “taşıma suyla değirmen dönmez” kaidesindeki risk ortaya çıkabilir.
Daha da önemlisi orta ve uzun vadede asıl mesele muhalefetin toparlanması değil.
Demokratların iktidar olması ve iktidarının kalıcı olması.
Bu süreçte şuna da dikkat etmek lazım:
Mesele merkez sağ ya da ortanın sağı kavramları etrafında şekillenmemeli. Zira bu tasnifler seçmen açısından bir kategorizasyon ifade etse de partiler, damarlar ve prensipler açısından muğlak kavramlar.
Demokrat olmayan muhalefet damarlarının benzer kavramlar etrafında ve ilkesizce bir araya gelip iktidara alternatif olması halinde 23 sene önce olan olur.
Hatırlayalım: O tarihlerde, ihtirası kuvvetli ama demokratlığı zayıf meşhur bazı siyasetçiler, hariçten estirilen bir enerji fırtınasının manyetik kuvvetinin de yardımıyla, siyasal İslamcı çelik çekirdeğin etrafına bir kabuk gibi yapıştırılmıştı ve bu çiftli yapı AKP’yi ortaya çıkarmıştır.
İşte o AKP kurulurken heyecan yaşayanların şimdilerde yaşadığı hayal kırıklığının benzeri, bir süre sonra yine yaşanır.
Aslında standartlar belli. Şöyle:
Demokratlar, bunca milliyetçi parti varken hem milliyetçi söylemlere bir ölçüde devam eden ve hem de siyaseten kendilerine iltihak edip onlara destek olmak isteyen siyasilere kapısını açabilir. Yeter ki onlar MHP’nin AKP’ye yaptığını yapmaya yani Demokrat Partiyi kendi renkleriyle boyamaya kalkmasınlar. (Zaten tutmaz, mazide de tutmadı.)
Demokratlar, siyasal İslamcı gelenekten gelen ama şimdilerde kendileriyle beraber olmak isteyen siyasilere de kapıyı açık tutabilir. Zira bugünkü toplumsa yapıda dindarların bir partide kümelenerek siyaset yapmasının dine faydadan çok zarar vereceği açık ama dindarların bu kimliklerini siyasete alet edecek şekilde öne çıkarmadan sadece demokratlık ve vatanseverlik ortak paydasında buluşmaları mümkün ve yeterli.
Merhum Demirel’in “tutmuş ve tutmamış inkılaplar” ayrımını, bile isteye reddeden “inkılap softaları”na gelince, onlarla Demokratlar arasında ezelî rekabet ve hatta bir siyasi kan davası var. Onlardan, hele böyle dönemlerde ve böyle oluşumlar arifesinde fayda beklemek hayalperestlik olur.