Millî Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü kendi ilgi alanındaki konularda bilhassa uluslar arası kurumlarla daha iyi bir işbirliği yapabilmek için bir proje geliştiriyor.
Bu güzel.
Ardından bu işe katkı yapabilecek akademisyenlere de ulaşmak istiyor ve bir “akademisyen havuzu oluşturulması” gerektiği kanaatine de varıyor.
Bu da güzel.
Bir yazı hazırlıyor ve “Bakan Adına” diye imzalayarak Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına gönderiyor.
(Anayasal ve özerk kurul olan YÖK’e gidecek yazıyı neden Bakan imzalamıyor ve Bakan imzalasaydı aşağıdaki “basit” hatalar olur muydu, onu ayrıca değerlendirmek lâzım. Neyse.).
YÖK bu yazıyı Üniversitelere duyuruyor ve Üniversiteler de mail ortamı yardımıyla kendi öğretim üyelerine duyuruyor.
Yazının son paragrafı şöyle:
“Mezkûr kuruluşlar ile ortaklaşa yürüteceğimiz projelerde üniversitelerimizin ve akademisyenlerimizin bilgi ve birikimlerinden faydalanmak üzere bir akademisyen özgeçmiş (CV) havuzu oluşturmayı planlamaktayız. … Çalışmalarımıza katkı sunmak ve çalışmalarımızda yer almak isteyen akademik personellerimizin [email protected] e-posta adresine özgeçmişlerini (CV) göndermesi hususunda bilgilerini ve gereğini arz ederim.”
Millî Eğitim Bakanlığı’nın YÖK’ten bilgi istemesinin yolu bu mudur?
Millî Eğitim Bakanlığı’nın akademik personeli listelemesinin yolu bu mudur? YÖKSİS vs. ne işe yarar?
“Akademik personel” zaten çoğul bir kelime değil midir ki yazıda “personeller” kelimesi kullanılmıştır?
En ilginci de böyle bir bilgi toplulaştırma işi için “gov.tr” uzantılı ve resmî nitelikli çok sayıda posta kutusu varken neden “@gmail.com” uzantılı “commercial” bir mail adresi kullanılmaktadır?
Sorular çoğaltılabilir. Ama konumuz bu değil. Bu sadece bir örnek.
Bürokraside çalışanlar yukarıdakilerin benzerlerini ve hatta daha vahimlerini her gün yeniden ve yeniden görüyorlardır.
Konuştuğumuz dostlar bu konuda da gidişin maalesef iyi yönde olmadığını söylüyorlar.
Devlet yönetme işinde işi ehline vermek ve bürokrasi için talipli gençlerin yetişip gelişmesini sağlamak çok önemli.
Ama maalesef Devletin köklü kurumlarının inkılâpçı değil ihtilâlci (devrimsel) bir yaklaşımla yıkılıp yok edildiği bir dönemden geçiyoruz. Niyetin iyi olup olmadığı hususunda da şüphelerimiz var.
Meselâ bürokrasiye adam yetiştirmek bakımından çok faydaları olmuş olan ve zamana uydurularak güncellenmesi gereken Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü (TODAİE) 2018’de bir gece ansızın kaldırıldı.
(Arama motoruna “todaie” yazınca ikinci sırada “Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi” çıkıyor. Çünkü bina bu Üniversiteye verildi.).
Ama bürokrasinin kalitesini düşünen kalmadı.
Ondan sonra da soruyoruz: “Bakanlar neden sosyal medyadan istifa ediyor?”