Son yazımızda “Diyanet’in faize fetva verdiği” türünden yanlış haberlerden bahisle işin doğrusunu anlatmaya çalıştık.
Meselenin başka boyutları da var. Bugün de bunlara bakalım.
Önden söyleyelim: Biliyoruz bazı dostlar yine kızacaklar, ama yerinde ve zamanında doğruyu söylemezsek bu kere de Hak kızacak. Hakkın hatırı âlidir.
AKP iktidarının en iddialı olduğu ve fakat iddialılığına nispeten en başarısız olduğu alan bankacılıktır ve bilhassa alternatif bankacılık modeli olan faizsiz bankacılık uygulamalarıdır.
Sistemi kuran Özal’dan ve geliştiren Demirel’den farklı olarak, Erdoğan dönemi, “sistemi devletleştirme dönemi” olarak dahi anılabilecek kadar kötü geçti.
Kötülüğün sebebi gayet net ve basit: Her şeyi devletleştirme anlayışı.
Bu konuyu, özel ilgimiz sebebiyle hep yazdık. Özeti şu:
- AKP iktidarında katılım bankalarının sayısı da bankacılık sistemi içindeki payı da artmadı. Hatta bazı yönlerden bakıldığında azaldı bile.
- Katılım bankaları “peşin alıp vadeli satma yoluyla finansman aracılığı” işinin de “taksit öder gibi kira ödeyerek mal sahibi olma” işinin de imtiyazlı lideriydi. Ama maalesef taktik hataları yaptı ve bağlantılı kredi/satış sözleşmeleri işinde pastayı geleneksel bankalara kaptırdı. Kendisi ise güdük kaldı.
- Katılım bankaları “hazır devlet bizimkilerin elindeyken çok şube açalım ve böyle büyüyelim” dediler. Hâlbuki her bir lüzumsuz şube gereksiz personel ve maliyet demekti. Anladılar, ama iş işten geçti. Zira hormonlu büyümenin de sonucu olarak –muhtemelen kalıcı biçimde- hantallaştılar.
- Üstüne üstlük bir de AKP iktidarında “kamu katılım bankası” denilen melez bir model de icat edildi ve bu bankalar için maalesef “yandaşlara iş ve kadro bulmak için kullanılıyor” görüntüsü verildi.
- Katılım bankalarının halka ve bilhassa dindarlara güven vermesini sağlamak için kurulması gereken fetva heyetleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı ile işbirliği sistemi maalesef zamanında kurulamadı. Şimdi de neredeyse iş işten geçti.
- En önemlisi de katılım bankaları için bir çatı meslek örgütü olarak planlanan Türkiye Katılım Bankaları Birliği maalesef iyi bir vizyon sergileyemedi. Zamanında görev teklif edilmiş ve kendisini ehil görmediği için çekinmiş biri olarak hep izledik, ama maalesef genellikle tutukluğunu ve verimsizliğini gözledik.
- Konu ile ilgili akademik çalışmalar yapması beklenen üniversiteler (başta İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi) ve birçok üniversite bünyesindeki Enstitüler ve Araştırma Merkezleri meseleyi gerçekten ve hakkıyla masaya yatırmayı başaramadılar. Hep bir “emir ve talimat” beklermiş gibi tutuk kaldılar.
Sonuç: Geçti o güzelim yıllarımız…