"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Her avcı savcı olamaz

Ahmet BATTAL
22 Mayıs 2021, Cumartesi
Hukuk diplomasını alan herkes bir yolunu bulup savcı koltuğunda oturabilir. Avcılığa başlayabilir.

Ama herkes gerçek anlamda savcı olamaz. Cumhurun ve cumhuriyetin müddei-yi umumisi olmak kolay değildir. Gerektiğinde hükümete ve hatta cumhurbaşkanına kafa tutabilmeyi gerektirir. 

En basitinden, adlî işlerde kendisine bağlı olan jandarma ya da polis amiri hakkında soruşturma açıp onu mahkemenin önüne atabilecek ve yargılatabilecek kadar cesur olandır savcı.

Bunu yapmak zordur, zira o polis amirinin başkentteki amirinden korkmayacak kadar gözü pek olmayı gerektirir. 

Ya da başkentteki baş polis amirinin amirinden korkmayacak kadar cesur olmayı.

İşte onlardan biri Viranşehir Savcısı Eyüp Akbulut.

Korkmadığını söylemiş.

“Kanunsuz genelgeler var herkes uysa da ben uymam, uymamak lâzım, hukuk devletinde işler böyle yürümez” demiş.

Sen misin bunu diyen, HSK derhal işin üzerine gitmiş ve tedbiren görevden uzaklaştırmış.

Bu hikâyenin sonu nasıl biter bilinmez.

Ama başka bir hikâyeyi, eski Adana Savcısı Merhum Sacit Kayasu’yu tarih hepimize şöyle hatırlatır:

Kayasu Ödemiş Savcısı iken, işkence edilerek öldürülen bir erkeğe ait cesedin derin devletin derini Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’a ait olduğunu iddia etmiş, soruşturma sürerken Adalet Bakanlığı tarafından Adana’ya atanmıştı. 

Haklı şöhretine sebep olan 12 Eylül darbecilerine karşı iddianamesini orada hazırladı. 

Bu konuda önce 1999’da bir vatandaş olarak Ankara DGM’ye bir dilekçe verdi, ama cevap alamadı.

Bunun üzerine, 2000’de, zamanaşımının dolmasına kısa süre kala, her şeyi göze aldı ve 12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren hakkında darbe düzenleyerek anayasal suç işlediği gerekçesiyle iddianame hazırladı. 

Adana Cumhuriyet Başsavcılığı, bu iddianameyi sadece “kınama” eylemi olarak kabul etti ve Anayasanın Geçici 15. maddesi sebebiyle işlem yapılmasına gerek olmadığına karar verdi. 

O günkü HSYK, evine dâvet ettiği gazetecilere açıklama yaptığı ve iddianame suretlerini dağıttığı gerekçesiyle yani aslında düzen bozuculuk ve “çıkıntılık” yaptığı gerekçesiyle Kayasu’yu hem görevden uzaklaştırıp kınama ile cezalandırdı ve hem de yargılanmasına izin verdi. 

Kayasu emekli olup avukatlık yapmak istedi, ama İstanbul Barosu levhaya kaydını reddetti. TBB kararı ile avukat oldu. 

Kayasu yargılamanın sonunda Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu’nun ve Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin kararı ile 2002’de “görevi kötüye kullanmak” ve “askerî kuvvetleri tahkir ve tezyif etmek” suçlarından cezalandırıldı. 2003’te meslekten de ihraç edildi. 

Ama yılmadı, mücadelesini AİHM’e taşıdı. Sonuçta haklı çıktı. 

Bu arada rüzgâr döndü. Kötü adamlığı kamuoyunda da bitti. 

HSYK 2011’de yeniden mesleğe kabulüne karar verdi, ama o reddetti. 

Onun bu destansı mücadelesi 12 Eylül’ün yargılanmasının önünü açtı. AKP bu pastayı afiyetle yedi. 

Bu hikâyede makamı ya da sıfatı geçen kişiler şimdi hangi haldeler bilemeyiz. 

Ama Sacit Kayasu anılıyor. 

Hem de bir avcı olarak değil, kahraman bir savcı olarak. 

İşte savcı budur, savcılık budur…

Okunma Sayısı: 2817
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ahmet Zeki

    22.5.2021 18:57:50

    Allah CC böyle yürekli savcıların sayısını arttırsın. Amin.

  • Hüseyin İlhan

    22.5.2021 13:08:58

    Ülkemzdeki yargı bağımsızşlığını askeri vesayetten kurtardıklarını,yargının bağımsız olduğunu iddia edenelr ne acıdırki yargıyı siyasi vesayetleri altına alarak ADALET'i katletmişlerdir.Bununla ilgili bir,on değil binlerce davadaki müdahaleleri,yargının verdiği kararlara rağmen tam tersi davranışları suçluları salıverme,suçsuzların ise tekrar haksızca,adaleti katleden uygulamalara sebebiyetleri tarihe kara leke olarak geçmiştir. Gelecekte hukuk fakülteleri ile sosyal bilimlerdeki hukuk derslerinde bunun hemde din adına ahkam kesenelrce yapıldığı dile getirilecektir. İSTİSMAR SUÇ değilmi,öyle ise milyonların dini duygu ve inançlarını istismar edenelerin işledikleri bu suçun cezası aynı şekilde çoklu cezalandırılma ile neticelenmesi adalet adına gereklidir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı