Bazen bazıları devletin ve toplumun kuvvetler dengesini ve tecrübelerin ürünü olan kurumsal yapıyı güya eleştiri adı altında kasıtlı biçimde tahrip etmeye çalışıyorlar.
AİHM’nin yargı yetkisini kaldırmaya ya da Anayasa Mahkemesi’ni tümden kaldırmaya yönelik teklifler böyle.
Yanlış anlaşılmasın bu iki kurum “eleştirilmez” ya da “eleştirilemez” değil. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını beğenmeyen herkesin ve elbette bilhassa siyasetçilerin eleştiri hakkı elbette vardır. Zaten yapıyorlar.
Bilhassa eski tarihli bazı kararlarının softa inkılâpçı vesayet odakları lehine bir bakıştan ya da ideolojik bakıştan kaynaklandığı açık ve bizler de eleştiriyoruz ve eleştirdik.
Son yıllardaki bazı kararları da eleştiriyor ve bilhassa bunların yine iktidar ve kudret eksenli korkulardan kaynaklanıyor olmasından biz de korkuyoruz.
Ama kurumsal yapıya –üstelik tam bir cehaletle- düşmanlık edenler var.
Onlara, faydalı bilgiler verme ümidiyle ders kitabımızın bir kısmını aynen okutmakta fayda var:
***
Anayasa Mahkemesinin Meclis karşısındaki konumu:
Anayasa Mahkemesi, açılan bir dâvâ üzerine bir kanunu anayasaya aykırı bulmuşsa iptal eder. Bu iptal kararı Meclisi bağlar. Meclis, iptal edilen hükmü yeniden aynı biçimde yürürlüğe koyamaz.
Ancak bu durum, Anayasa Mahkemesi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin de üzerinde bir güce sahip olduğu mânâsına gelmemektedir. Anayasa Mahkemesi bu kararıyla sadece, Meclisi, yürürlükte tuttuğu iki kanundan birinin (yeni kanunun) diğerine (anayasaya) uymadığı konusunda ikaz etmiş ve bu yeni kanunu iptal ederek tedbir almış olur. Meclis için iki yol vardır: Meclis ya kanunu mevcut anayasaya uygun olarak yeniden yapacaktır ya da gerekli çoğunluğu elde etmek suretiyle anayasayı değiştirecek ve bu engeli kaldırdıktan sonra, kanunu ilk istediği gibi yeniden çıkaracaktır.
O hâlde Anayasa Mahkemesi, Meclisin kanun yapmaya yetkili küçük (vasıfsız) çoğunluğunun üzerinde; ancak anayasa yapmaya ve değiştirmeye yetkili büyük (vasıflı) çoğunluğunun altındadır. Nitekim “Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı” Anayasal kuralı gereğince, Meclisin, anayasayı değiştirmek suretiyle Anayasa Mahkemesinin yetkilerini daraltmaya ya da tamamen kaldırmaya dahi yetkisi vardır.
Anayasa Mahkemesi’nin bulunmadığı devletlerde, kanunların ve anayasanın içinde yer aldığı hukuk sisteminin uyum içinde çalışmasını sağlayacak ve bu amaçla kanunları denetleyecek bir başka mekanizmaya ihtiyaç duyulacaktır. Meselâ; halkın temsilcilerinin oluşturduğu Millet Meclisi’nin yanında, devlet sistemini ve hukuku bilenlerden oluşan bir senatonun da bulunduğu çift meclis sistemi gibi.
Nitekim 1961 Anayasası’nda hem çift meclis sistemine hem de Anayasa yargısına yer verilmişti.
***
Kanun yapma faaliyetindeki derbederliği ancak uygulamanın içindekiler biliyor zira “hazretlerinin basını” gösteremiyor.
Ama sağduyulu çoğunluk bilhassa son yıllarda “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” adlı ucubeyi de gördükten sonra eskiye dönüşün ve Meclisin güçlendirilmesinin gerekliliğini kabul ediyor.
Yasama kalitesinin arttırılabilmesi için Osmanlı Demokrasisi’nde olduğu gibi Çift Meclis Sistemi’ni de düşünmenin vakti gelmiştir.