Önce Milliyet’in 21 Ağustos 2013 tarihli haberini okuyalım: “Zambak adlı bir yayınevinin mevcut ders kitapları yönetmeliğine aykırı olarak, Türkçe öğretmen kılavuz kitabının ilk 3 sayfasında yer alması gereken İstiklal Marşı, Öğrenci Andı ve Atatürk posterine bilinçli olarak yer vermediği ortaya çıktı.
“Ders kitaplarının hazırlanması ile ilgili olarak MEB Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği’nin 8. maddesinin ‘ç’ bendinde ‘ilköğretimin 1, 2 ve 3’üncü sınıflarına ait kitaplarda, yaprağın ön yüzünde Türk bayrağı ile birlikte İstiklal Marşı’nın ilk iki kıtası; yaprağın arka yüzünde Öğrenci Andı; üçüncü yaprağın ön yüzünde Atatürk resmi ve resmin alt kısmında Mustafa Kemal Atatürk yazısı bulunur’ ibaresi yer alıyor.
“Eğitim-İş Başkanı Demir, daha önce de bakanlığın Milli Eğitim teşkilatını düzenleyen mevzuattan Atatürk’ü tamamen sildiğini savunarak, şunları kaydetti:
“MEB’in, Atatürk karşıtlığı kontrolden çıkmış bulunuyor. AKP’nin geçmiş dönem politikalarının devamı olan bu uygulama, siyasi iktidarın Türk ulusuna Atatürk’ü unutturarak, ulusal kimliği yok etme amacının bir parçasıdır. ”
Zambak Yayınları da bir açıklama yapıp öğrenci ders kitaplarında yönetmeliğe uygun olarak Atatürk resminin bulunduğunu, sadece öğretmen kılavuzunda resim vd. bulunmadığını, yönetmeliğe göre bunun gerekli de olmadığını açıklamış.
Bu haberde bizce en ilginç olan kısım Eğitim İş Sendikasının Başkanı Veli Demir’in kurduğu şu varsayımlar:
1- Ders kitaplarının ilk üç sayfasına M. Kemal’in resmi konulmadığı zaman “Atatürk unutturulmuş oluyor(muş).
En küçük kasabadaki en geniş meydanın adı dahi “Atatürk” iken ve heykel ve resimleri bu denli istimal ve suiistimal edilmekte iken, “unutmak ne mümkün!”
2- AKP hükümeti Atatürk’ü unutturmayı hedefliyormuş.
AKP’nin bu konudaki hedef ve prensiplerinin hayli karışık olduğunu Kâzım Güleçyüz’ün yazılarından öğreniyoruz. Geçelim.
3- Atatürk’ü unutmak ulusal kimliği yok etmek sonucunu doğuracakmış.
Mustafa Kemal’in “on yılda onbeş milyon genç –haşa haşa- yaratma” hedefi açısından bakıldığında, adı cumhuriyet olan tek parti rejiminin başlangıcında gerçekten yeni bir kimlik inşa edilmek istendiği ve bu yeni kimliğin “modern, laik, batılı” olmasının istendiği açık.
Ama bu kimliğin “Atatürk gibi” olmaya endeksli olduğunu söylemek pek de mümkün değil. Zira bir tane değil, devirlere ve şartlara göre değişen en az üç tane ayrı Mustafa Kemal var. Eğer M. Kemal’e benzeyen bir nesil isteniyorsa, istenen bunlardan hangisidir, o belli değil.
Daha da önemlisi, “Türklük inşa eden ve Türk’e atalık yapan bir kişi olmak” mânâsındaki “Atatürk” soyadının, Mustafa Kemal’e, CHP’nin antidemokratik uygulamalarının zirvede olduğu tek parti döneminde ve ansızın çıkarılan bir kanunla verildiği ve bununla da yetinilmeyerek bu soyadının başka hiç kimse tarafından alınamayacağının emredildiği unutulmamalı.
O halde M. Kemal unutulursa ulusal kimliğin bozulacağı ya da kaybolacağı iddiası anlamlı ve mantıklı değil.
Aksine, M. Kemal’i anma ve hakkında hayır dua etme mecburiyeti ortadan kalkarsa samimi sevenler hatırlamaya devam eder, samimi sevmeyenler ise sevmediğini rahatlıkla ifade eder.
Böylece ortaya, kimsenin kimseyi bir şeye inanmaya ya da bir şeyi sevmeye zorlamadığı, inancında ve ideallerinde samimi insanlardan oluşan gerçek bir ulus çıkmış olur.
Eğitim İş sendikasının başkanı sayın Demir’e soruyoruz;
Bu samimiyetten siz memnun olmaz mısınız?
Bu günkü yapmacık Atatürkçülükten memnun musunuz?
Memnun iseniz cevabınızda samimi olduğunuzu nasıl anlayacağız!