Hukuk dâvâlarında duruşmaların e-duruşma olarak yapılabilmesi uygulaması başladı. Güzel bir gelişme. Bu vesileyle bir hususu bildirelim.
Meşhur sözdür: “Hâkimin âdil olması yetmez; âdil görünmesi de gerekir.” Zira adaletin vicdanları tatmin etme kapasitesi ancak böyle yükselir.
Adliyelerde adaletin ruhu can çekişiyor. Ama bunun adaletin bedenine yani görüntüye ait sebepleri de var.
Adalet hizmetlerinin şekil kısmı adaletin ruhunu besler. Şekil bozulursa ruh da zarar görür. Hatta bu sebepledir ki Adalet Bakanlığı on beş sene kadar önce, bir Avrupa Birliği Projesinin de yardımıyla, adliyelerde, bilhassa duruşma salonlarında ve duruşma uygulamasında şekli düzeltmeye yönelik önemli adımlar atmıştı.
Ayrıca çok sayıda yeni adliye sarayı da yapıldı. Ama uygulama maalesef “saraylara lâyık” değil, adeta “gecekonduvâri” yürüyor ve her geçen gün daha da bozuluyor.
Son zamanlarda adliyelerde şekle ilişkin olarak hem de birinci elden ve sık duyduğumuz bazı şikâyetlerden bahsedelim:
Son yirmi senede mübaşir hizmetleri konusunda maalesef çok kötü bir dizi gelişme oldu.
Önce mübaşirin özel kıyafet (üniforma) giyme mecburiyeti kaldırıldı. Hâlbuki özel kıyafetle görülüp tanınmaya en çok muhtaç olan kişi mahkeme mübaşiri.
Ardından mahkeme salonunun kapısına duruşma listelerinin asılması ve görülen duruşmanın üzerinin çizilerek sıranın kime geldiğinin belli edilmesi uygulaması, kanunî mecburiyete rağmen savsaklanmaya başladı.
Yine aynı dönemde, mübaşirlerin bağırmaktan vazgeçip gelenlerden bazılarını kafasına göre sessizce dâvet etmesi ve üstelik bunu yaparken avukatlara genellikle torpil geçmesi ve hatta bazen bazı avukatlara özel torpil geçmesi yaygın bir uygulama haline geldi.
Böylece duruşmanın şeklinin muhafızı olan mübaşirlik hizmetlerinin kalitesi önemli ölçüde bozuldu.
Bizim insanımız adliyeden korkar. Sebepleri tartışılır. (Avukat bile mahkemenin mehabetinden çekinir. Belki de öyle olmalıdır. O ayrı mesele.) Fakat mahkeme kapısında duruşmasını bekleyen vatandaş, resmî kıyafetle kapıyı tutan ve gür sesle sırası geleni içeri dâvet eden bir mübaşir görmezse yanılabilir, korkusundan sesini de çıkaramaz. Böylece adaletten ümidi kesilebilir.
Şekle ilişkin başka vahim işler de var. Şöyle:
Cübbesiz duruşma yapan hâkimler türedi.
Kalemde yani kâtip odasında masaların arasında “yaz kızım” usûlü “duruşma” yapanları bile duyar-görür olduk.
Pandemi vesilesiyle mübaşirler duruşma salonlarının kapılarını sıkı sıkı kapattı ve duruşmaların aleniyeti de böylece güme gitti.
Zaten bu kuraldan habersiz olan halk duruşma salonuna girmekten artık iyice korkar oldu.
Çare, yeniden ciddiyeti sağlayacak bazı sıkı şekil kuralları koymak, bunları sıkı sıkı denetlemek ve uymayanları müeyyidelendirmek.
Çözüm için hem Adalet Bakanlığı’na ve hem de Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na büyük görev düşüyor. CİMER benzeri bir uygulamanın adliye için de devreye sokulması da faydalı olabilir.