Önceki günkü yazımızda Altılı Masanın ayaklarından biri olan DP hakkında zaman zaman yazılıp söylenen “Demokrat Parti’nin gücü ne ki bir masaya ayak oluyor” söyleminin geçersizliğini değerlendirdik.
Usulümüz değil ama bu sefer bir istisna yapalım ve yorumlardan bazılarını değerlendirelim.
1. Nuri adlı okuyucumuz yorumunun sonunda “Olan benim gibi zavallı avare avare ortada gezenlere oluyor. En azından sizin arkasından gittiğiniz bir partiniz var. Ne mutlu.” yazmış.
Tavzihe ihtiyaç var.
Bendenizin ve bizim, yani Yeni Asya’yı neşreden ve sahiplenen ekibin, bir partisi yok ve olamaz ve olmamalı. (Bazılarımızın şu ya da bu partide şahsı adına siyaset yapmış ya da yapıyor ya da yapacak olması ise ayrı bir husus.)
Biz partileri sahiplenmeyiz. Partileri hayra yönlendirmeye çalışırız. İçlerinden birine (Demokratlara) reylerimizle de destek oluruz. Siyasetle ilişkimiz bundan ibarettir.
Aynı şekilde, bendeniz ya da biz, bir partinin “arkasından” gitmeyiz. Bunun düşünülmesini bile kendimiz için bir zül ve hatta ısrarı halinde hakaret olarak telakki ederiz. Aksine biz bütün partilere “hayırda öncü, şerde ikazcı” oluruz. Zira ve üstelik ölçülerimiz siyasi değil Kur’anî’dir.
Biz siyasette daimi iktidar ve daimi muktedir olmasını istediğimiz dindar demokratların önünü tıkayan engellerin kalkması için dua ve gayret ederiz. Demokratlar iktidar olduğunda onları da ikaz ederiz.
Zira biz siyasette yüz birimlik reyimizle değil milyon değerindeki fikrimizle varız. Bunların ve farkın iyi anlaşılmasını isteriz.
2. Abdullah Tunç’un bizce kısmen haklı yorumundaki dördüncü cereyan olan İttihad-ı İslam Partisi’nin bugünkü durumu ve temsili meselesini ayrıca değerlendirmek lazım. Biz demokrasi tarihimizde iyi niyetli samimi dindarların kümelendiği bazı partileri, İttihad-ı İslam fikrinin partisinden ziyade tabiri caizse “erken öttüğü için kesilen horozu” olarak görmeye daha meyilliyiz.
3. Çorum’dan okuyucumuz Süleyman Bey gönderdiği mesajda o yazımızdaki “O büyük ve kitlesel oylar önce ANAP’a devşirildi ve sonra da AKP’ye çaldırıldı. Çaldıranlar da kusurlu ve hatta bazıları kötü niyetli idi. Ama asıl kusurlu ve kötü niyetli olanlar o oyları ‘biz de demokratız’ diyerek çalanlardı. Baştan beri öyle olmadıkları artık Samanyolundan bile görünüyor. Zaten AKP’yi demokrat sanmış olanlar da şimdilerde yeni demokrat evler arıyorlar.” cümleleri için şunları yazdı:
“Bu konu gündeme gelince bizim gibilerin sinirleri ayağa kalkıyor. Neden derseniz. DP’nin oylarını adeta çalıp önce ANAP’a sonra da AKP’ye adeta satan asıl hırsızlar bugün teröristlikle yaftalanan grubun medya ayağındakilerdir. Onlar en büyük siyasi hırsızlığı önce Özal için ve sonra da Erdoğan için yaptılar. Zaten bu grup hiçbir zaman DP geleneğine sıcak bıkmadı. Hep DP’yle rekabet eden ‘sağ’ partilere yamandılar. 1999 yılında yapılan Gülen-Erdoğan anlaşması sonrası DYP’nin 3 Kasım 2002’de % 9.52 ile barajın altında kalmasında en büyük etken maalesef bu grubun yayın organlarıdır. Diğer gazeteler bile anketlerde % 6, % 7 gösterirken maalesef bu grup uydurma kamuoyu araştırmalarıyla DYP’yi en fazla % 4 olarak göstermişlerdi. Mesela Kırıkkale için yaptırdıkları ankette DYP’yi en fazla % 12 göstermişlerdi. Halbuki Kırıkkale’de sandıktan DYP’nin oyu % 35 - 40 civarında çıktı. Barajı geçseydi üç vekilin ikisini alıyordu. Eğer DYP bu gibi hilelere maruz kalmasa ve barajı aşsa idi en az 63 milletvekili çıkaracaktı ve AKP % 36 oyla meclisin % 60-70’ini alamayacaktı. O grubun bugün geldiği ve savrulduğu durum ise ortada. Allah ıslah etsin ve içlerindeki masumlara, garibanlara ecrini sevabını versin.”
Biz bu tespitlere katılıyoruz. Duaya da içten “aaamiiiiiiiiin” diyoruz. Ya siz?