AKMHP Cumhurunun başkanının camide Cuma namazı sonrasında Sezen Aksu’ya yönelik olarak mikrofondan söylediği ve yaverlerinin “aman duyulmasın” diye gayret ettiği, ama her nasılsa duyulup görülen ve kamuya malolan “dilini kesme” söyleminin suç oluşturup oluşturmadığı tartışılırken emsal sayılabilecek örnek kararlar birer ikişer ortaya çıkmaya başladı.
Yargıtay’ın emsal sayılabilecek kararlarından biri şöyle:
“Sanığın mağdura söylediği kabul edilen, ‘Senin dilini keserim’ şeklindeki sözlerinin TCK’nın 106/1-1. cümle kapsamındaki tehdit suçunu oluşturduğu gözetilmeden, sanık hakkında yasal olmayan gerekçeyle atılı suçtan beraat kararı verilmesi… bozmayı gerektirmiştir.”
Bu ve benzeri çok sayıda emsal karara göre Cumhurbaşkanı Erdoğan tehdit suçunu işlemiş oldu. Yargılansa ceza alacağı rahatlıkla söylenebilir.
Aslında konunun uzmanı ceza hukuku hocası Prof. Dr. İzzet Özgenç de tweet’inde Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 11.07.2006 tarihli ve 206/184 sayılı kararına da atıf yaparak bu konuşmanın vahim sonuçları olacağından bahsetmişti.
Şimdi ne olacak ve ne olmalı?
Eski dönemde siyaseten ve hukuken sorumsuz bir kişi olmanın ötesinde tam dokunulmazlığa da sahip olan cumhurbaşkanının vatana ihanet suçlaması dışında yargılanamaması kuralı vardı.
Şimdiki dönemde cumhurbaşkanı hukuken sorumsuz değil.
Ama yargılanabilirliğinin hukukî ve fiilî şartları var ve Erdoğan’a özgü hale gelmeye başladı.
O kadar ki bu yazıyı okuyacak olan bazı kişiler “bu yazar bu tür şeyleri nasıl yazabiliyor” diye düşünecek.
Hâlbuki dünyanın dört bir tarafında, görevdeyken yargılamasına başlanan devlet adamları var.
Görevi bittiğinde yargılanmaya başlanan ve ceza alan çok sayıda siyasetçi ve devlet yöneticisi de var ve bu son derece normal bir durum.
Zaten siyasetin kırıcı biçimde yapıldığı ülkelerde liderlerin “normal emekli” olması zor.
Biz başka bir sonuç çıkarıyoruz:
Fiilî dokunulmazlık zırhı bu kadar kalınlaştığında aslında incelmeye yakınlaşmış demektir.
Asıl korkmamız gereken şey ise başka: Hukukun güçlüler için asla aleyhe işlemeyeceği ve dolayısıyla zayıflar için de asla lehe işlemeyeceği varsayımının pekişiyor olması.
Bu yüzden neredeyse haftada bir yazıyoruz: Bize yeni bir hukuk düzeni ve yeni bir hukukçular ordusu lâzım.
Bunun için de yeni bir siyaset ve yeni bir iktidar muhalefet dengesi lâzım.