Biz “tek adam” rejiminden bahsettikçe birileri “ne tek adamı kardeşim” diyerek savunmaya çalışıyorlar.
Bu ikaz yazısı hem onlara hem de “AKP kongrelerinde ‘maske-mesafe’ kuralı ihlâllerinde neden ceza kesilmiyor” diye soranlara da cevap olsun.
“Yaralı parmağa .şemez” deyimini bilirsiniz.
Üstelik kendisine de bir zararı olmayacağı halde başkasına faydalı olacak basit bir tercihten kaçınanları tarif etmek için kullanılan veciz bir deyim.
Elbette her konuda her kararı tek adam vermiyor. Her icraatı tek adam yapmıyor.
Ama hemen hemen her karar verici ve her icraat yapıcı, o tek adamı nazara alarak karar veriyor, icraat yapıyor.
Bürokraside, yargıda, basında, akademide…
Hemen hemen her muktedirin klâsik tavrı şöyle: O tek adam memnun olacaksa atıyor imzayı. O tek adamın memnun olmama ihtimali varsa o işten uzak duruyor.
O tek adam memnun olmayacaksa asla evet demiyor.
Hatta isterse o iş “yaralı parmağa…” kabilinden olsun, yine de uzak duruyor.
Hukukun net kurallarının bir önemi yok. Sanki hesabı hukuk değil o tek adam soracak.
Hatta hukukçu da olsa hesabı hukuka değil o tek adama vereceğini düşünüyor ve buna göre korku ve tedbir geliştiriyor.
Hele inisiyatif alabileceği ve takdir yetkisi kullanabileceği konularda asla ve asla yukarıdaki şablonun dışına çıkmıyor.
“Nasıl olsa hesabını kimse soramaz” diye düşünüyor. Bu durum polis amiri için de geçerli Vali için de.
Bu durum bir taşra ilçesindeki millî eğitim müdürü için de geçerli, TBMM Başkanı için de.
Bu garip tavır, fakülte dekanı için de geçerli, iktidar medyası denilen medyanın karar vericileri için de.
Halbuki o tek adamın da bir hükmü ve zamanı var ve o da mutlaka geçecek.
Halbuki aslolan birilerini memnun etmek değil hukuku ve adaleti tatbik etmek olmalı. Hakkın hatırı âlidir. Ondan yüksek hatır olmaz.
Halbuki aslolan, inisiyatif gerektiren konularda insanın kendi vicdanını hakem yapabilmesi. Kıyas-ı binnefs/empati yapabilmesi.
Zulüm, yapanın yanına kâr kalır mı? Hayır. Hesabı sorulur.
Ya bu dünyada sorulur ve ömrü olan görür.
Ya da öbür dünyada sorulur ve ömrü olan da olmayan da, inanan da inanmayan da görür.
Kuldan utanmayanlar, dostlukların hatırını önemsemeyenler, ilkelerini bir kenara bırakanlar…
Allah’tan da mı korkmuyorsunuz?
O yaralı parmaklar şahitlik etmeyecek mi?