Dünkü yazımızda Fatih ya da Yavuz olmanın kişiyi asıl hesap gününde hesaptan korumayacağı gibi yaptığı hayırlı icraatın da kişinin hesabını kolaylaştırmaya yetmeyebileceğini yazdık.
Pederşahî sistemin ve padişahlığın en önemli riski, âlimden cahil ve cahilden âlim doğabileceğini ya da âdilden zalim ve zalimden de âdil doğabileceğini kabul etmeyen bir sistem olması.
Her şeyi kendisi için feda ettiren bir devlet masum olamaz.
Masum fertleri devlet için feda eden bir sistem de âdil bir sistem olamaz.
Siyaset satrancı denilen bu oyunda çok zulümlere çok kapılar açılır. İradesi sorulmadan, rızası alınmadan çok piyonlar ve çok askerler feda edilir.
Aynı kural elbette uluslar arası alanda da geçerlidir. Hatta taraflar arasında bir hakem bulmak zor olduğundan devletler arası sistemde hakkın kuvvete feda edilmesi durumu fazlasıyla geçerlidir denilebilir.
Buna birileri diplomasî satrancı der.
Doğru olabilir, ama bir şartla. İki taraflı değil beş, on ve hatta yirmi oyunculu bir satranç düşünelim.
Ve her oyuncunun elinde kendi piyonları da var, fili de … şahı da.
Ve elbette herkes kendi şahının hatırı için piyonunu da kalesini de bayrağını da ahiretini de feda ediyor. Feda edilemeyen tek şey şah ya da padişah ya da vazgeçilmez tek adam.
Aslında saraylarda birinci adamlar, daima arkasını kollamak zorunda olan bir zavallıdır. Zira o bir saray ehlisinin (ahalisinin) içine doğmuştur, başından itibaren onların oyuncağı olarak büyümüştür ve ölünceye kadar da öyle kalacaktır.
Yani şah için her şeyi feda edenler aslında şahın ipini tutan saray ahalisidir.
Şahlar sık sık suikaste kurban gider. Saray ahalisi ise hep yaşar. “Kral öldü, yaşasın yeni kral” diyerek.
Satranç bu yüzden zalim bir oyundur.
Satrancı zalimler oynar. Kendisini âdil zannederek satranç oynamaya devam edenler de vardır elbet, ama bizce onlar henüz ne oynadıklarının farkında olmayanlardır.
Biliyoruz bu yazıdaki iddialarımız çoğunuza ağır gelecek. İtirazlar yükselecek.
Satranç kafa çalıştırıyormuş… Adaleti çalıştırmadıktan sonra ne önemi var.
Taktik öğretiyormuş… Taktik maktik yok, bam bam bam!