Ne kadar şanslı, ne kadar bahtiyarsınız, farkında mısınız? Hanginiz hayat için bedel ödediniz? Ne emek harcadınız? Hiçbiri. Aslında hayatta olmayabilirdiniz. Çünkü takdir edici, belirleyici siz değildiniz.
Görünen her yer, büyük bir eser, fark etsen eğer, yaşanan değer.
Potansiyel donanıma yeterli bir hayat armağanı ile hayat okulunda eğitim görüyorsunuz. Bu okulda, hangi dersleri alıyorsunuz?
Hayat bir kurgu, iyi bir oyun. Oyun bir sınav, farkında olun.
Bu menzil, sonsuz yaşamak için uygun değildir. Yaşamak kadar ölmek de bir nimet. Ölmek; yeni bir hayata evrilmek, daha müsait sonsuz âlemde yeniden doğmaktır. Zira bu mekân bir misafirhane, yol üstünde bir istasyondur. Sözün özü yolcusunuz.
Her gelen yolcu, gidecek elbet. Öyle ise sabret, şükret, duâ et.
Ey sevgili! Mahzun olma. Seni tercih edip varlık âlemine getiren, elbette seni senden daha çok düşünür. Seni yok etmekle, boşu boşuna kendi eserini imha etmez.
Ömür dediğimiz şey; takdir edilen nefes, ne bir fazlası ve ne bir eksiği. Önemli olan nefesin, nerede tüketildiğidir.
Ne var ki hayat o kadar hızlı, o kadar çalkantılı geçmekte ki; insan sarhoşçasına yalpalamakta, hırsının esiri, egosunun kölesi ve nefsinin hizmetçisi olmaktadır. Bilmiyor ki Masum olduğu kadar hür, hata ve kusurları kadar mahkûmdur. Ne yazık ki insanlar; hırslarının esiri olmuş.
Dostlar, Ramazanda, bayramda yumuşamayan bu yüreklerinizi, ne zaman yumuşatacaksınız? İç muhasebe yapmanın zamanı gelmedi mi?
Paydos zili çalmadan, yaşadığınız “an”ın tadını farkındalıklı bir bakışla çıkarınız. Hayatınız bu dünyaya sığmazsa da, Allah’ın başşehri Cennet’e sığar.
Unutmayın ki; sevdiğiniz kadar büyük, seveniniz kadar çoksunuz. Allah’ın sevgisi mukabele ister. Aksi takdirde firar edilebilecek herhangi bir yer de yoktur. Muhteşem bir eseri muazzam olarak sizlere selâm, sevgi ve saygıyla…
(Bu sitemlerim, sizden ziyade nefsimedir)