"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hz. Ali’den (ra) Bediüzzaman’a muktesid meslek (4)

Ali Demir
25 Nisan 2021, Pazar
Hilâfet ve meşveret

İnsanlık tarihi boyunca Hz. Adem (as) ve çocuklarıyla başlayan ve insanın mahiyetine dercedilmiş hükmetme hissi, değişik şekil ve tarzlarda tecelli ederek günümüze kadar gelmiş ve kıyamete kadar da devam edecektir. İdare etme, sevk etme ve yönlendirme duygusu tarih boyunca değişik şekillerde kendini göstermiş… Yönetim makamında bulunanlar idare ettikleri toplulukları bazen baskı ile, bazen topuzla, bazen kılıçla, bazen akıl ve zekâvetle, bazen de meşveret-şûrâ ve meclis ile yönetmişlerdir. Bazı devirlerde toplumları/milletleri aileler yönetmiş… adına krallık veya saltanat veya padişahlık gibi isimler verilmiş. Helâket ve felâket asrı olan ahir zaman diliminde ise cumhuriyet, demokrasi gibi halkın yönetimde söz sahibi olduğunu gösteren isimlerle adlandırılmış.

İnsanlığın yaşadığı devirlerden bahseden Bediüzzaman, ahir zamanda insanlığın ecirliği kabul etmeyip malikiyet ve serbestiyet dönemine geçeceğini ve hürriyetin yükselen bir değer olacağını bir asır önceden işaret etmiştir.

Ademoğluna Rabbimizin doğuştan verdiği bir hediyesi olduğundan ve bu dünya misafirhanesine gönderilmesindeki imtihan sırrının da anahtarı olan hürriyeti, insanlık hayatın her merhale ve sahasında elbette kullanmak isteyecektir ki, kendini yönetenler üzerinde, hürriyetin gereği olarak sorgulama ve hesap sorma hakkını da kullanmak isteyecektir.

Dolayısıyla insanın fıtratı, idarecisini kendinin belirlemesini istemektedir. İşte fıtrat dini olan İslâm insanın duygularını terbiye etmek, ifrat ve tefritten uzak vasatı temin etmek üzere Rabbül Âlemin tarafından beşere gönderilmiş ve onun müessisi olan Habib-i Ekrem Efendimiz (asm) Şeriat-ı Garrası ile beşeri zulümden kurtarmış ve insanlığa adaleti ders vermiş. Vefatından önce, kendisinden sonrası için halife tayin etmemiş ve insan fıtratının gereği olan, idarecisini kendi belirleme duygusuna müdahale etmemiştir. Ve Yönetici/Halife belirleme işini, Kur’ân’ın emri mucibince ümmetinin meşveretine bırakmış ve kendisinden sonra gelen Hulefa-i Raşidin, ümmetin reyleri ile seçilmişlerdir.

Dördüncü Halife ve aynı zamanda Peygamber Efendimizin (asm) mübarek neslinin temsilcisi olan Hz. Ali (ra), Kainatın Efendisinden aldığı ‘adalet ve hürriyet’ dersini en sıkıntılı zamanında terk etmemiş ve bire bir uygulamaya gayret ederek, ilim şehrinin kapısı olma şerefini bihakkın ifa etmiştir.

Sabah namazında suikaste uğrayan ve zehirli bir hançerle ağır yaralanmış olan İmam-ı Ali (ra)’a son anlarında, “şayet seni kaybedersek oğlun Hz. Hasan’a (ra) tabi olalım mı?” (yani yerine halife tayin etmesi) teklifini şiddetle red etmiş ve “Ben bu hususta size ne evet ne de hayır derim. Sizler kendi işinizi daha iyi bilirsiniz” diye cevap vermiş. Sonra “Ben bu işi Resulullahın (asm) bıraktığı gibi ümmetin reyine bırakıyorum” şeklindeki izahatıyla “meşvereti” işaret etmiştir.

Bediüzzaman Hazretleri “benim hakaik-i imaniyede hususî üstadım, İmam-ı Ali’dir (ra)” diyerek, Hz. Ali’den (ra) ders aldığını düşündüğümüz “muktesidane mesleğin” gereği, vefatı sonrası için kendi yerine halife manasında şahıs tayini yapmadığı gibi, talebelerine “meşvereti” tavsiye etmiş ve Risale-i Nur Talebelerinden meydana gelecek “şahs-ı manevinin” hakikî ve mükemmel bir Üstad olacağına işaret etmiştir. Aynı zamanda hayatın geniş dairesinde devlet-millet münasebetini belirleyen siyasette, yine bu “muktesid mesleğin” iktizasınca; meşrûtiyeti/cumhuriyeti/demokrasiyi kabul etmiş ve babadan oğula geçen saltanatı, baskıcı yönetim tarzının her çeşidi olan istibdadı ve tek adam rejimlerini de kabul etmemiştir. Bir asır evvel işaret ettiği, beşerin nihaî varacağı noktanın “malikiyet ve serbestiyet” devrinin gereği olarak yükselen değeri “hürriyetin” İslâma ait olduğunu söyleyen Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Cedleri Peygamber Efendimizin (asm) ve İmam-ı Ali’nin (ra) cemaat ve devlet idaresindeki iradelerini ahir zamanda fiilen yaşamış ve sözleriyle de kıyamete kadar yaşatacak Kur’ânî esas ve düsturları ders vermiştir. Vesselâm…

Okunma Sayısı: 1438
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Fatih Ekinci

    25.4.2021 10:45:15

    çok merakaver bir yazı dizisi. umarım Risale-i Nur'daki İmam-ı Ali ile ilgili bahislerin şerh ve izahı cihetinde daha nihayi bir noktaya ulaşır...İslam tarihi okumalarını çok seven biri olarak heyecan ile bekliyoruz...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı