“Bize Kur’ân yeter” deyip onlarca kitap yazıp, kendi sapıtmış fikirlerini dayatanlara ne demeli, ne yapmalı? Evvelâ, “Bize Kur’ân yeter’ diyorsanız siz niye kitap yazıyorsunuz?” deyip onların fikirlerini temelden çürütmeli ve kitaplarını onlara iade etmeli!
Saniyen, onlara şu soruları da sormalı? Söylediğinizi, iddianızı siz yaşamıyorsanız, yerine getirmiyorsanız maksadınız nedir? Dine hizmet etmek mi, hezimet etmek mi? Din bezirgânı mısınız? Yoksa bazı mahfillerle, “gizli ifsat komitelerinin” oyuncağı, uyduları, maşaları mısınız?
Öyle ise ehli tahkik mü’minler olmalı, herkesi mihenge vurmalı!
“Hiçbir müfsid, ben müfsidim demez. Daima suret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür. Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik (kalp, geçersiz, tedavülden kalkmış, sahte) söz ticarette geziyor. Hattâ benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim. Veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyleyse, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte, size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın, mihenge vurunuz. Eğer altın çıktıysa kalbde saklayınız. Bakır çıktıysa, çok gıybeti üstüne ve bedduâyı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz.” diyor. (Münâzarât, s. 119)
Demek yanlış fikir ve değerlendirmeleri mihenge vurmak, tenkit etmek gıybet değildir, reddedilmeli ve arkasına da bedduâyı!
Kişileri “mihenge vurup” değerlendirmezsek, “daima suret-i haktan görünen, “yahut bâtılı hak görenler”i ayırt edemeyiz.
“Fakat şu hüsn-ü zannınızı kabul etmem. Zira bir müfside, bir dessasa hüsn-ü zan edebilirsiniz. Delil ve âkıbete bakınız.” Hakikati tahakkuk etmez.
Mihenge vurup “Evet, hakkı tanıyan, hakkın hatırını hiçbir hatıra feda etmez. Zira, hakkın hatırı âlidir; hiçbir hatıra fedâ edilmemek gerektir. Fakat şu hüsn-ü zannınızı kabul etmem. Zira bir müfside, bir dessasa hüsn-ü zan edebilirsiniz. Delil ve âkıbete bakınız.” (Bediüzzaman, Münâzarât, s. 49)
Evet, herkes mihenge vurulur. Aksi halde, “Zira bir müfside, bir dessasa hüsn-ü zan edilebilir.” Ancak, şahısları, şahs-ı maneviyi yıpratmaya, itibarsızlaştırmaya yönelik ise ve nefisten kaynaklanıyorsa, gıybettir, tehlikelidir.