Allah Allah, bu tarrar, yani dilenci, hırsız ve yankesici kurtarıcı olarak mı gelmiş? 

Aslında yardıma gelmiyor, “Yardım, kurtarıcı!” ayaklarına enkazlar arasında para, döviz, bilezik, altın, kıymetli takı avına çıkmışlar! 

Koronavirüs salgın olması için binler, on binlerce insanın peşpeşe kırılıp gitmesi lâzımdı! Ne var ki, herkes mesleğine göre koronaya sarıldı! 

İktidardakiler: “Ne yapalım, korona salgını var, bizi çok zarara uğrattı. Yoksa biz ekonomiyi düzeltecektik!” 

Ortadoğuyu kan gölüne çevirenler, büyük, dev dalgalar halinde gelecek mültecileri durdurmak için “koronavirüs salgını” ile durdurdular. 

Elbette göç ve mülteciler gelişmiş, zengin ülkelere doğru yol alacaktı. Ne vize, ne pasaport yasakları, ne inzibatî tedbirler bunu engelleyemezdi. 

“Korona var, herkesi ham yapıyor!” deyip otobüs, uçak, gemi bütün seferleri iptal etmişler ve sınırları da kapatmışlar! 

Maskeciler (tekstil firmaları bile yüz binlerce maske üretip milyar liraları kazandı), ilâç firmaları, hijyenciler, dezenfektenciler, kolonyacılar, gıda üreticileri, marketler ve daha niceleri konovirüs salgınını bahane ederek mallarını pahalıya sattılar, zam üstüne zam yaptılar! Tabiî ki, iktidarın teşvikiyle! 

Bu arada, “İktidarın ekmeğini yiyen, onun kılıncını sallar” misali, Diyanet teşkilâtının bazı mensupları, bazı ilahiyatçılar, vaizler, imamlar, hatipler, müezzinler, kayyumlar adeta iktidarın boruzanı (borozanı) kesildi!  

”Koronavirüs ve vurguncularına karşı bütün tedbirleri alalım, ama aşırı korkuya kapılıp paniklemeyelim…” 

Koronavirüs Allah’ın vazifedar bir memuru, bir askeri; dünyayı dize getirdi! 

İmanımıza ve müşahedelerimize göre hastalık, salgın olmasa da eceli gelen bir sebeple ölür, ölecek! “Lâ yeste/irûne sâ’a(ten)(s) velâ yestakdimûn(e)/Ecelleri geldiğinde ne bir saat geriye bırakabilirler ve ne de öne alabilirler.” (A’raf Sûresi, 34) 

Koronavirüse yakalanan değil, eceli gelen ölür!