Bir kardeşimiz, “Meslek-meşrebimizle ilgili bazı prensipleri tam uygulayamıyoruz, tahşidatı da yapmıyoruz. Kimi hususlarda aşırıya gidiyoruz. Çok muzdaribiz. Bunları gündeme getiren kardeşlerimizi dinlemeleri gerekmiyor mu?” diye sordu.
Bu hususta da yegâne müracaat kaynağımız Kur’ân ve Sünnetin ölçülerini çağımız şartlarına uyarlayan Risale-i Nur’a bakmalı. Mesele şöyle işlenir:
Cenab-ı Hak, en seçkin kulları için mealen, “Peygambere düşen, ancak tebliğ etmekten ibarettir.” (Nur Sûresi, 24:54) buyurmuş. Onları yalnızca “uyarıcı ve müjdeleyici”dir; “bekçilik, gözetleyicilik, hidayete erdiricilik” (En’am, 106, 107) vekillik, dayatmacılık değildir! Onlara tebliğden başka hiçbir imtiyaz, yetki vermeyen Rabbimiz bize mi verecek?!
“Tarik-i hakta çalışan ve mücahede edenler, yalnız kendi vazifelerini düşünmek lâzım gelirken, Cenâb-ı Hakk’a ait vazifeyi (işi) düşünüp, harekâtını ona bina ederek hataya düşerler.” (Lem’alar, s. 134) Celâleddin-i Harzemşah, “Ben Allah’ın emriyle, cihad yolunda hareket etmeye vazifedarım. Cenâb-ı Hakk’ın vazifesine karışmam. Muzaffer etmek veya mağlûp etmek O’nun vazifesidir… İnsanlara dinlettirmek ve hidayet vermek, Cenâb-ı Hakk’ın vazifesidir; Cenâb-ı Hakk’ın vazifesine karışmazdı. (Lem’alar, s. 135)
Özellikle Risale-i Nur dairesinde hizmetler şahısların düşünce, arzu ve talepleri üzerine yürümüyor, yürütülemez: “Öyleyse, işte ey kardeşlerim! Siz de, size ait olmayan vazifeye harekâtınızı bina etmekle karışmayınız ve Hâlıkınıza karşı tecrübe vaziyetini almayınız.” (Lem’alar, s. 136)
Bir yanlışlık varsa “mihenge” vurup hatırlatmak, ikaz etmek; “Tahakkümle değil, belki lütufla ıslahına çalışmak” (Mektûbât, s. 254) gerekir. Eksiklik veya aksaklık meşveret zeminlerine taşınmalı. Dolayısıyla “Medâr-ı ihtilâf meseleleri nazara almamak, nizâ etmemek gerektir.” (Tarihçe-i Hayat, internet, s. 435)
“Bundan sonra her meselemizde emir, Risale-i Nûr’un şahs-ı mânevîsini temsil eden has şakirtlerin ve sizlerindir. Benim de şimdi bir reyim var.” (Bediüzzaman, Hizmet Rehberi, s. 175) Reis, peder, mürşit, şeyh, varis, vekil değilsin.
Çünkü, “Mesleğimiz uhuvvettir. Kardeş kardeşe peder olamaz, mürşid vaziyetini takınamaz.” (Lem’alar, s. 170) Reyin kadar konuş!