"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Biraz sözlük, biraz şiir

Ali HAKKOYMAZ
13 Şubat 2021, Cumartesi

Dünya:

Dünya, ağır bir yük; çok ağır... Kaldırayım deme. Çok kişi denedi senin düşündüğünü. Benden sana tavsiye: Kendi haline bırak; kendine bak! Kırk yamalı bohça gibi.. Kanatma boş yere kalbini!

*

Misafir:

Unutuyoruz “misafir” olduğumuzu; otur(a)mayacağımız evler yapıyoruz. Kalpler kırıyoruz bol bol. Dünyayı gürültüye boğuyoruz. Dünyayı paylaşamıyoruz. Çocuklar gibiyiz, demiyorum! Büyükler gibi de değiliz! Anlaşılır gibi değil “İsimli” doğup “isimsiz” ölmeyelim. Çok azı müstesna...

*

Terzi:

İşte iğne... İşte iplik... İşte ilik... Gerçi dünya bir ân... Bir mevsimlik... Ve dökülüyor her yanın; söküklerini dik!

*

Fani yani:

Gel; gelgeç sevdalardan vazgeç!

*

İlk ezan:

Sabah ezanları başladı; şehir uyuyor. Direniyor gece! Son bakışları ışıkların gecede... Birazdan gece de ışıklar da güneşe teslim olacak.

*

Seyr-i âlem:

Hep beklediğimiz şeyler oluyor: Meselâ güneş her gün doğuyor. Nefeslerimizi alıp veriyoruz. Adımlarımız bizi götürüp getiriyor. Bir rüya gibi geliyor mevsimler ve bir rüya gibi gidiyor. Kalbimize aşk yuva kuruyor. Kuşlar “kuş gibi” uçuyor. Gökyüzü, denizler; tam istediğimiz mavi... Her şey istediğimiz gibi... Kim yazıyor bu şiirleri ki... okudukça okuyası geliyor insanın. Ufku kim boyuyor böyle ki... dalıp gidiyor insan.

*

Okul denince:

Okullar ilim, eğitim yuvası; değil mi? Edebiyat, ilim, sanat, medeniyet dergileri her ay gelmeli; değil mi! Yazarların biri giderken ikisi gelmeli; değil mi! Çok çalışan çok kazanmalı; değil mi!

*

Objektif:

Objektife bakarken ne kadar objektifiz! “Hep böyle kal!” demek için kendimize; kendimizle bir tebessüm an(t)laşması...

*

Kar arkası:

Kar perdesini kaldır, kaldır; altında baharları göreceksin. Kaldır, perdeleri, kaldır;

Ne(rde)leri göreceksin!

*

Yeni gün ya da şimdi hikâyesi:

Her yeni gün, yeni bir düğün... Güneş yeni, gökyüzü yeni, deniz yeni... Taze selâmlar var evlerde, sokaklarda... Tebessümler sabah kadar taze... Bütün geç kalmışlıklarım geride kaldı; (şimdi) taze bir hikâye gözlerim...

*

Öğretmen/im:

Bir yerde öğretmene verilen ücret santim milim hesaplanıyorsa... o ülkenin “eğitim” diye bir derdi yoktur ve o dertsizlik büyük dertlerdendir! 

*

Haşir

Hayatın bestesi var:

Uykuların horultusu...

Şırıltısı suların...

Hu, Huu’su kumruların...

Tortusu kalır zamanların.

Batan gün gibi ufuklarda...

Bir tutam kızıl bulut...

Bir avuç mavilik gibi...

Ben giderim; ellerimin gölgesi kalır.

Aklım kalır buralarda;

Yarım bıraktığım ekmeklerde kaldığı gibi...

Bir güzel yüzde gözlerim kalır;

Ayrılırım; gözlerim öksüz kalır.

Ölürüm;

Aşklarım ah, aşklarım yarım kalır.

Çekirdeğim; düşerim toprağa;

Kabuklarımın hüznü kalır toprakta.

Tortular, horultular, kabuklar...

Kalır da karın altında...

Yavaşlar, çabuklar unutulur;

Çekirdek gibi yeni bir yol tutulur;

Baharı solur bütün ölmüşlüklerim.

*

Bayram yeri

Zamana, mekâna siner: Ayrılıklar, kavuşmalar...

İner kelimelerden kalbin kıvrımlarına.

İner akarsu telâşeleri...

Kuşların cıvıl cıvıl bayramı...

Sükût sükût bestesi dağların...

*

Duâ:

Ey çamuru çiçek yapan! 

Benim de çamurdan huylarımı çiçek eyle!

*

İnsan ya da canlı kitap:

(Kendimizi okumak...)

Okullara karşı değilim elbet. Okulların sanallığına, sıradanlığına karşıyım. Okullar kitaba, hayata, insana uzak... Okullar tel örgüler, duvarlar arkasında... Sonra herkes okuyacak deyu şart yok, fakat insanın kendini okuması şartın şartı... İnsanı kendine tanıtmayan, okutmayan yerlerin adı ne olursa olsun... derhal geçelim.

*

Fotokopi:

Hiçbir yaprak birbirine benzemezken... okullardan nasıl oluyor da (!)benzeşik/fotokopi nesiller çıkıyor?!...

*

İstanbul yansıması

İstanbul...

Bir yağmur sonrası sükûneti...

Her yan ikindi vedası şimdi.

Bir günde kaç mevsim, kaç İstanbul!

İstanbul, İstanbul içinde...

*

İlk karşılaşma:

Tanışırken bile adını vurgulu söyleyemeyenler, hayatın vurgusunu, rengini yakalayabilir mi; bilmem!

*

İstanbul ve yağmur

İstanbul ve yağmur...

İki arkadaş gibi...

İstanbul dendi mi yağmur...

Yağmur dendi mi istanbul...

*

Ânda buluşmak

Gözlerimizde bir rüyâ tedirginliği...

Her ân tanışma faslındayız!

*

Kahraman:

Kahraman biriydi; önce kendini yendi; yola öyle çıktı.

*

Dünya

Anladım; dünya değişmiyor.

Anladım; gürültülü bir dünya.

Anladım; acısıyla, tatlısıyla geçici.

Anladım; geç anladım misafir olduğumu.

Anladım; sarıldıkça kalbimi kanatıyor.

Oyalama beni dünya; işim var!

*

Okumak:

Bütün mesele okumak: 

Kendini, kâinatı, her şeyi…

*

Karar

Mecalim kalmadı bak! 

Kabul; kadere inanırım. 

Mecalim kalmadı bak! 

Kabul; şehirler hırpalıyor. 

Mecalim kalmadı bak! 

Kabul; aynaları kıramam. 

Mecalim kalmadı bak! 

Kabul; seninle geliyorum.

*

Mezar taşı

Gecenin gözlerine bak!

Simsiyah; sevdalı bir deniz...

Ölmüş dünyanın üstünde...

Bir mezar taşı gibisin!

*

Son cümle 

Son cümle zor söylenir.

Ve söylenmez bazen.

Mikrofon susar, salon susar.

Son cümle susar; konuşmaz.

İlk cümle; son cümledir.

İlk bakışın; son bakış olarak kaldığı gibi...

İlk cümlesi çekirdek ağacın;

Son cümlesi çekirdek...

*

Gelecek ya da şimdi:

Gelecekteki kendini merak ediyorsun da... şimdiki senin yarınki sen olduğunu unutuyorsun!

*

Elbise

Vapurdan indim.

Yağmur yağıyordu.

Islanıverdi çocukluğum.

Sırılsıklam sarıldı bana;

Yarısı hikâye, yarısı şiir...

Gözyaşından bir elbise çocukluğum...

Okunma Sayısı: 1610
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı