31 Ekim 2013, Perşembe
Bayrak, bir milletin alemi. Bir kavme, bir zümreye, bir düşünceye hasredilmeyecek kadar mana yüklü, üstünde.
Bayrak hür olmanın, hür bir ülkede bulunmanın; üzerinde yaşanılan toprağın “vatan” oluşunun en belirgin izi, işareti, sembolü.
Dolayısıyla, vatan olmuş bir toprak üzerinde yaşayan; o toprağı kendine vatan edip birlikte kullanan insanların—hangi ırkî kökene mensup olurlarsa olsunlar—müşterek değerleridir. Öyle olunca, bu değerin değerini bilmeli; bir kumaş olarak görmemeli.
Bir sevginin mi’yarı, saygısıyla bilinir.
Söz konusu olan bir ülkenin, bir milletin bayrağı ise, o, gönderde olmalıdır; yüksekte dalgalanmalıdır. Tâ ki, “Bu şafaklarda yüzen al sancak” manasına ulaşsın; ufkumuzun, göğümüzün mavisiyle buluşsun.
Bayrak, bir milletin istiklâlini temsil ettiğine, o milletin hürriyetini nazara verdiğine göre; daima, lâyık olduğu yerde, lâyıkınca mevkide bulunmalıdır.
Ülkesinin bayrağını hakikî manada seven kimse, onu, başına taç etmeli. Aksi halde, son yıllarda görülür olduğu gibi, ne vatanı yeni kurtarmışçasına abartılı teşhir; ne de sıradan bir eşya gibi, kıymet verme adına kıymetini tenzil etmek onu sevmek değildir. Çünkü, “Bu memleketin evlâdıyım” diyen, diyebilen herkesin ona karşı gönlündeki sevgi, bir. Bunu diyemeyene ise, her ne söylense yeridir. Bu cümleden olarak:
Bayrağı, şoför koltuğunun ön yüzüne giydirmek; torpidonun üzerine toz bezi gibi sermek; motor kaputunun üzerine çizdirmek; hiç de lüzum etmeyen, hiçbir ihtiyaç olmayan yerlere gelişi güzel bayrak stikırları yapıştırmak meseleyi biraz hafifletiyor, değerini tenzil ediyor; hatta olağanlaştırıyor, sıradanlaştırıyor gibi geliyor bana.
Şairin, mısralarında ifade ettiği gibi, “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, / Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır” hassasiyetini dikkatten uzak tutmamak gerekir.
Bayrağın mahiyeti, şekli, ölçüsü, rengi; nasıl kullanılacağı, nerelere örtülebileceği, nerelere örtülemeyeceği ve diğer ayrıntılar 22.9.1983/2893 tarih sayılı Türk Bayrağı Kanunu’nda belirtilmiştir (daha fazla bilgi için Resmî Gazete’nin 24.09.1983/18171 tarih sayılı nüshasına bakılabilir).
Adı geçen kanunun 7. Maddesinin f1 bendinde:
“Türk Bayrağı, yırtık, sökük, yamalı, delik, kirli, soluk, buruşuk veya lâyık olduğu manevî değeri zedeleyecek herhangi bir şekilde kullanılamaz. Resmî yemin törenleri dışında her ne maksatla olursa olsun, masalara kürsülere, örtü olarak serilemez. Oturulan veya ayakla basılan yerlere konulamaz. Bu yerlere ve benzeri eşyaya Bayrağın şekli yapılamaz. Elbise veya üniforma şeklinde giyilemez” deniyor. Aynı kanun maddesinin f3 bendinde ise;
“Türk Bayrağına sözle, yazıyla veya herhangi bir şekilde hakaret edilemez, saygısızlıkta bulunulamaz. Bayrak yırtılamaz, yakılamaz, yere atılamaz, gerekli özen gösterilmeden kullanılamaz” cümleleri yer alıyor. Öyle olunca:
Kırışık buruşuk bayraklarla, kalitesiz malzemelere baskı yapmalarla; standard dışı renkler ve şekillerle bayrak sevgisi olmaz. Dahası; araçların stop camlarına ya da kırmızı renkli herhangi bir zemine ay yıldız yaptırmakla, yapıştırmakla, hiç olmaz!
Bir defa, bayrak, standart ölçülerde, öngörülen renklerde üretilmeli; hele ki, bayrağı bayrak olmaktan çıkaran şekil, şema, slüet ve sair şeyler bayrağın maksadına arız olmamalı.
Bayrak, olması gereken değerde, olması gereken yerde; bayrak sevgisi ise, görüntülerde değil; gönüllerde olmalı.
“Bayrağım” demek için bayrağa…
Okunma Sayısı: 2670
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.