Geçen günlerde ahirete uğurladığımız, Necati Can Abinin sahifelere sığmayacak Nur hizmetiyle geçmiş altmış yılının ders niteliğindeki hatıralarını derlemeye çalıştım.
“Altmışlı yılların sonu idi, namaz kılıyorduk, ama namazdan sonra kahveye tavla oynamaya gittiğimiz yıllardı. Yine bir gün Ramazan Paşa Camii’nde (Cenazesinin kaldırıldığı cami) akşam namazımızı kılmış ayakkabılarımızı giyerken, biri geldi, dedi ki “Yatsıya da buraya gelir misiniz?”. Biz de “tamam geliriz” dedik.
Yatsı namazına geldik, namazdan sonra “gelin, sizi bir yere götüreceğim” dedi, beraberce gittiğimiz yerde, tanıdık simaların yanında, tanımadıklarımız da vardı.
Tanımadığımız birisi kitap okuyordu. Meğer o kişi Mustafa Sungur imiş.
Bizi derse götüren de sonradan öğrendiğimiz, cefakâr, vefakâr, fedakâr pamuk eksperliği yapan Manisa’dan Kemal Hepşen Abi imiş. İhlâsı ve sadâkati bizlere o öğretti. Ecel ona Allah’a en yakın olduğu zaman olan secdede geldi ve vefat anında secde vaziyetinde idi. Allah hepsinden razı olsun.
Bu vesile ile Risale-i Nurlar’ı da tanımış olduk.
Hemen takip eden bir-iki gün içinde ise, esans camekânının altında sakladığı Risale-i Nurlar’ı dağıtarak hizmet eden Çivrilli Mehmet Abi, çarşıda tüfek tamirciliği yapan Halil Özlü kardeşimize verdiği İhlâs Risalesi’ni birlikte mütalâa etmeye başladık. Kemal Hepşen Abi ile irtibatlı olarak haftada iki gün dersleri takip ettik, derken meseleyi kavradık elhamdülillah.
27 Mayıs 1960 İhtilâlinde Nurcuları bölmeyi başaramayan zındıka komitesi, Nurculara gözaltı ve hapislerle gözdağı vermeye başladılar. Zamanın gazeteleri Nurcular’ın tutuklandığını yazıyorlar, ancak serbest bırakıldığını yazmıyorlardı.
Daha sonra “Bugün” ve “Yeni İstiklâl” gazetelerinin sahibi olan Şevket Eygi ile “gazetesinin tirajını arttırmak” şartıyla Nurcuların tahliyelerini yazacağı anlaşması yapıldı. Bizler de cemaat olarak dâvânın gazetesi olmamasına rağmen çokça alırdık.
Zübeyir Abi, “Bir gazetemiz olsa da Nurlar’a hücum eden zındıka komitesinin hak ettiği cevabı verebilsek” diyerek cemaate ait bir gazetenin olmasını çok isterdi.
Bu iş böyle devam ederken, ağabeyler cemaate ait “İTTİHAD” ismini verdikleri haftalık gazeteyi çıkardılar. Siyasal İslâm çıkmadan önce herkes İttihad’ı alıyordu, bütün Nur Talebeleri her türlü hapis ve gözaltılarına rağmen tek parça idi.
İttihad, Ramazan Paşa Camii’nin önünde kitap satan Mustafa Amcaya (Allah rahmet eylesin) gelir, hepsini toptan alır, dağıtırdık. Tabiî ki polisler gelir Mustafa Amcaya “gazeteler nerede?” diye sorarlar, o da birileri götürdü diyerek başından savarmış. Polisin devamlı takibi altındaydık.
O yıllarda ayakkabı imalat işindeyim, ayakkabının üstünü yapıyorum alt kısmının malzemesini almaya para yok. Günlerce beklerdim. Öyle sıkıntılı anlarımda “İttihad” geldi mi her şeyi unutur, kunduracı önlüğü ile cami önünde “İttihad”ı satardım. Gazeteyi bekleyenler olduğu gibi, “cami önünde gazete mi satılır?” diye homurdananlar da olurdu.
İttihad olmasaydı, dini siyasete alet eden Nizam Partisi’nin tahribatı daha büyük olacaktı. Şimdi İttihad’ın görevini Yeni Asya yapıyor Elhamdülillah.”
Allah, Necati Can Abimize gani gani rahmet eylesin.