SINIF bilincine ulaşmak hayatta en önemli şeydir. Daha ilkokulun birinci sınıfındayken ve önlüklerimiz yemek mönüsüyle doluyken sınıfımızın bilincine varmamız, bizden daha aşağı sınıftaki insanların çocuklarıyla oynamamamız gerektiği öğütlenir.
Herkes ait olduğu sınıfın insanlarıyla kaynaşmalıdır. Daha yukarı sınıflara geçmenin yolu çalışmak, öğrenmek, ellerini temiz tutmak, temiz önlük giymek, birkaç çocuk haşlamak ve sözlüde öğretmenin göz merceğine girmektir. Hal ve gidişi iyi olan öğrenciler parklarda, mezarda ve komşu bahçelerinden çiçek yolup öğretmenin kürsüsüne bırakmazlar. Babalarında kopardıkları harçlıklarla çiçekçiden alırlar gülleri, deve dikenlerini, sümbülleri.
Bizler hayatın kıyısındayken otoriteyi temsil eden öğretmene yağ yakmamız gerektiğini, ona boyun eğmemiz gerektiğini evvelden öğreniriz. Bir an önce sınıflarımızı geçmeliyiz, acelemiz var. Hep acelemiz olmalı. Daha okuldan sonra da geçecek bir sürü sınıf var. Okul, düzenin istediği, düzene uygun kafaları yontacak olan merkez işte.
Sözlü dediğin sınav, okulda bir belâ, okuldan sonra yine belâ… Sözlüler sürüp gidiyor. Amirin, müdürün, patronun sözlü sınavları… Evde abinin, kardeşin, ev sahibinin sözlü sınavları... Hayat boyu arkamızdan iten, kulağımıza fısıldayan güç, sözlülerde başarılı olmamızı çok çalışmamızı ve hep sınıfı geçmemizi söylüyor. ‘’Bütün sınıfları geçmek zorundasın’’ diyor dışımdaki ses. İçimdeki ses başka şeyler söylüyor. En önemli ders olan hayat bilgisi, ancak hayat okulunda öğrenilir. İlle de sınıfını geçmek zorunda değilsin, güzelleştir sınıfını otur orada… Başımızın belâsı olan sözlü sınav sürüp gidiyor. Hep birilerinin karşısında, ağzımız kurumuş, ellerimiz sıkılı, boş bakışlarla kekeleyip duruyoruz… ‘’Çalıştın mı? Elektrik ve sular kesikti çalışamadım hocam’’. Hocalar dört bir yanı sarmış. Ev sahibi Temel hoca, patron İsmail Hoca, bakkal Kemal Hoca, Platon Şeref Hoca, Kant Ceylan Hoca, Sokrates Okan Hoca… Habire soruyorlar çalıştın mı? Cevap aynı. ‘’Elektrik ve sular kesikti, çalışamadım hocam’’.
Biliyorum beni sürekli sınıf geçmeye zorlayan, hep arkadan iten bu güç oyalayıp oyalayıp öbür dünyaya geçerken verecek diplomayı. Ve mezar taşıma ‘’nihayet mezun oldu’’ yazacaklar. Peki, ne not verecekler acaba? Orta, iyi, pekiyi? Hangi dereceyle mezun olacağım? Galiba aynanın karşısına geçip kendi kendimize bir sözlü yapmamız gerekiyor. Bazı şeyleri cesaretle sormalıyız ve cevaplamalıyız. Hadi bakalım kendinize ne not verirsiniz? Hep sınıfları geçtiniz mi, yoksa büte, yaz okuluna mı kaldınız? Hadi bakalım geçin tahtaya sözlü yapın kendinize. Sorarlarsa ‘’çalıştın mı çocuğum, ezberledin mi, belledin mi?’’ diye… ‘’Hocam elektrikler yanıyordu ve ben inadına çalışmadım’’ deyin..
SİNEK
HAYVANLAR âleminin en uyandırıcısıdır, oraya buraya deli gibi uçar, ölümle dalga geçer, yani insanların orasına burasına konar. Kurnaz hayvandır bu sinek, her yere konar, çöplüklere konar sonra gelip bizim üzerimize konar, ya da yemekleri kemirir. Özellikle geceleri daha bi sinir bozucu olurlar, çıkardıkları “vızzz”, “bızzz” sesleri karanlık odanın duvarlarında yankılanır, oradan kulaklara vurur. Işığı bi açarsınız ortada ne sinek vardır, ne de ses? Sanki orada bi yerde saklanmış seni gözetliyor. Sübhanallah deyip yatarsın, aradan 1 dakika geçer ve yine “vızzz” veya “bızzz”.. ‘’Ne var ya, ne var?‘’ deyip boşluğa bi kaç yumruk sallanır, ama nafile! Her biri birer komikazedir.