Bütün anketlerde oylarının hızla düşüşüne karşı zam furyasının sürdüğü çöken ekonomiden eğitime, sağlıktan tarıma her alanda başarısızlığın ve her haliyle akamete uğrayan dış politikadaki fiyaskonun üstünü örtme uğruna politik polemiklerle bir dizi yanıltmaya başvuruyor. 

Görünen o ki son anketlerde AKP’nin yüzde 33-34, MHP’nin yüzde 7’de kalmasıyla yüzde 40’larda kalan “Cumhur İttifakı”yla “Millet İttifakı” ile arasındaki makas açılırken, muhalefetin desteğiyle “iktidar cephesi”nin Meclis çoğunluğuyla Cumhurbaşkanlığını kaybedeceği tesbitleri “iktidar cephesi”ni telâş ve tehevvüre sevk etmiş.

Bu panikle, AKP’nin tek başına Meclis çoğunluğunu kaybettiği 7 Haziran -1 Kasım 2015 arasında bir yandan “istikşafi görüşmeler”le kamuoyunun oyalandığı, diğer yandan terörün tırmandırıldığı kargaşa ve kaosa benzer siyasî tahriklerin, açık ve örtülü “tehditler”in ardı arkası gelmiyor. 

“SEÇİM SİSTEMİ”YLE OYNANIYOR…

Bundandır ki iktidarın yanlışlarını eleştiren gazeteciler saldırıya uğrarken, siyasî kışkırtmalarla toplumun sinir uçlarına dokunuluyor. 

Bu arada seçmeni bloke etmek, oy kaçışını durdurmak uğruna kamplaştırıp kutuplaştıran, nefret diliyle halkı kin ve düşmanlığa sevk eden kışkırtmalar daha da keskinleştiriliyor.

Tekrarlanan İstanbul yerel seçimlerinde on üç bin oy farkının sekiz yüz bini aşmasına benzer tepkilerle karşılaşmamak için “sosyal medya yasağı” yasasından sonra şimdi de “seçim sistemi”yle oynama peşinde. Bu amaçla siyasî komp- lolar kuruluyor.  

Bir yandan iktidara geldiği gün “âcil eylem plânı”nda taahhüd ettiği ve on dokuz yıldır bütün çağrılara rağmen yanaşmadığı 12 Eylül darbesinden kalma yüzde 10’luk “seçim barajı”nı düşürmeyi plânlarken, diğer yandan seksen bir ilde yeniden seçim çevrelerini AKP ve MHP’ye avantaj sağlayacak “düzenleme” çabasında.

Tıpkı yüzde 9.7 ile baraja takılan DYP başta olmak üzere en az üç partinin iki - üç puanla “baraj”a takılmasıyla AKP’nin yüzde 34 oyla Meclis’in yüzde 65’ini doldurup tek başına iktidarı elde ettiği 3 Kasım 2002 seçimlerindeki gibi “az oyla çok koltuk” kapma emelinde.  

Bundandır ki sık sık “seçimler kesinlikle zamanında yapılacak” dense de -daha önce defalarca olduğu gibi- fırsatı yakaladığında siyasî iktidarın erken, hatta baskın seçime gideceği belirtiliyor. 2022 Haziran’ı ya da en geç sonbaharında erken seçime gitme hesabının yapıldığı kaydediliyor. 

HER TÜRLÜ ÇARPITMAYA TEVESSÜL

Bununla da kalınmıyor; aslında bir yüksek yargı organı olarak tam bağımsız ve tarafsız olması gereken Yüksek Seçim Kurulu’nu (YSK) tamamıyla yürütmenin güdümüne sokan, “tâlimat ve telkinler”e teşne hale getirerek “siyasî iktidarın sopası” durumuna düşüren emrivakiler tasarlanıyor. 

Önceki seçimlerde YSK’nın son anda “mühürsüz zarfları” geçerli sayması garabetinde olduğu gibi seçimlerin hukukî ve siyasî meşrûiyetine dair tereddütler uyandıran tuhaflıklara benzer çarpıklıklarla daha şimdiden kazanamayacağı seçimleri iptale varan karışıklıklara ortam hazırlanıyor.

Kısacası, siyasetiyle, icraatlarıyla toplumun rızâsını alamayan siyasî iktidar, “Millet İttifakı”nda çatlak meydana getirtmek, muhalefetin “tek kişilik yönetim“e karşı “güçlendirilmiş parlamenter sistem” üzerinde “demokrasi ittifakı”nda buluşmasını engellemek kasdiyle “iktidara iliştirilmiş medya” mârifetiyle her türlü algı operasyonuna tevessül ediyor. 

Bir taraftan yüzde 30’a varan ve büyük bir bölümü AKP’den kopan “kararsız seçmen”in muhalefet partilerine yönelmesine, en azından sandığa gitmesine mani olmak kumpası kurulurken, diğer taraftan sandık ve seçim güvenliğine ilişkin tereddütler uyandıran, vatandaşları “seçim olsa da sonuç değişmez” karamsarlığıyla çâresizliğe iten propagandalar yapılıyor. 

İşte bütün bu erken - baskın seçim hesaplarına karşı, “Millet İttifakı” ve muhalefetin, milletvekili ve cumhurbaşkanı seçiminde mevzubahis oyun, karatma ve kumpasların etkilemeyeceği açık ara ile sonuç almak için seçmenin ilgili ve diri tutulması; şimdiden âdil bir seçim için sandığa sahip çıkma plânlamasını yapması gerekiyor…

Oyunları, tuzakları, komploları boşa çıkarmanın yolu bu.