Yüksek faiz Türkiye’nin gündeminden düşmüyor. En son uluslararası finans kuruluşlarından yeksek faizle borç - kredi bulmak için ekonomiden sorumlu bakanın İngiltere ziyaretlerinin ardından Türkiye’de faizler yükseltildi.
Cumhurbaşkanı, Çukurova bölgesi sanayici ve iş adamlarına, “Şu 24’ünü hayırlısıyla bir atlatalım. 24’ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz. Bu toplantıda açıkça söylüyorum yüksek faizle biz ülkemizi ayağa kaldıramayız” diye konuştu. (gazeteler, 20.6.18)
Bununla kalmayıp, “Efendim işte bankalar da kazanacak. Tamam da elin bankaları kazanmıyor mu? Japonya eksi faizle çalışıyor. Avrupa ikilerde. İsrail sıfır-bir buralarda. Onların bankaları böyle çalışıyor da bize ne oluyor? Şu anda 20’lerde, 25’lere kadar çıkıyor. Faizin böyle olduğu bir ülkede siz yatırım yapabilir misiniz?” diye yakınan Erdoğan, TOBB Başkanı’nın kendisine anlattığı gıda sektöründeki bir firmanın durumunu nazara verip, “Bankalar da kredi vermiyor. Niye? Çünkü devasa fabrikaya kilit vurma noktasına gelmiş. Yani bunlar ölümü gösterip, sıtmaya razı ediyorlar. Böyle şey olabilir mi?” diye sordu.
Özetle, Cumhurbaşkanı, ekonomi ile ilgili bakanlar ve iktidar partisi sözcüleri, her fırsatta yüksek faizden şikâyet ediyorlar; ama faizler bir türlü düşmeyip her defasında yükseliyor.
Düşülen vartada şimdi de Cumhurbaşkanı, “24’de bu kardeşinize yetki verin, bu faizle - şunla bunla kardeşinizin nasıl uğraştığını göreceksiniz” vaadinde bulunuyor.
Gerçekten, madem “ülke bu yüksek faizle kalkınamaz” ve madem “bu yüksek faizle kredi bulunamıyor ve devasa fabrikalar kapanıyor” AKP neden seçimden önce yüksek faizleri indirmiyor? Niçin seçimden önce değil de seçimden sonraya bırakıyor?
Yoksa enflasyon, döviz ve işsizlikle birlikte faizler daha mı yükselecek?
SORMAK LAZIM
Türkiye’de, yatırım, üretim ve istihdamın olmadığı ekonomiden dibe vurduğu resmî rakamlarla belgeleniyor.
Vakıa şu ki, Kamu İhâle Kanunu 180 defa değiştirilmiş; 453.5 milyar dolar dış borç alınmış, 70 milyar dolar önceki hükûmetlerin yaptığı eserlerin özelleştirilmesinden, satışından elde edilmiş.
Enflasyon hâlâ çift rakamlarda, dolar 4.70’lerde olduğu, mazotun beş buçuk lirayı bulduğu, benzinin 6 lirayı aştığı, kuru soğan ve patates fiyatlarının doları geçtiği kırılgan ekonomi “imdat!” işâretleri veriyor.
Aslında, her şey bir yana, son on yılda en fazla kâr eden kurumların bankalar olmasıyla ekonomin durumunu ortaya koyuyor. Ve bütün bunlar ortada iken, iktidar sözcüleri hâlâ Türkiye’nin uçtuğundan dem vuruyor.
Sormak lâzım; iddia edildiği gibi her şey çok iyiyse neden apar topar baskın seçim?
TESBİT
“Yalan üzerine kurulan iktidarlar kaybetmeye mahkûmdur”
“Amaca ulaşmak için her yol mubâh değildir. Siyaseti yalan üzere inşa ederseniz kazansanız bile son tahlilde ebediyen kaybedersiniz. Yalan üzerine kurulan iktidarlar kaybetmeye mahkûmdur. (...) daletten sapmak, zulme sapmak demektir. O yüzden ‘Küfürle pâyidar olunur ama zulümle asla pâyidar olunmaz!’ denmiştir.”
M. Metiner (Star, 18.6.18)
HAFTANIN SÖZÜ
“Millet ittifakı”, başta ifâde ve basın özgürlüğü olmak üzere tüm hak ve özgürlüklerin vatandaşlarımız ve kurumlarımız tarafından lâyıkıyla kullanılmasını temin etme ilkelerini hayata geçirme kararlılığındadır.”
(Millet İttifakı Ortak Deklarasyonu’ndan)