"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Parlamenter sistem” tartışması…

Cevher İLHAN
05 Haziran 2021, Cumartesi
“Millet itifakı” ve muhalefet partilerinin “demokratik parlamenter sistem” çalışmaları devam ederken Cumhurbaşkanı’nın bir televizyon programındaki çıkışları “sistem tartışmalarını daha da alevlendirdi.

3 Kasım 2002 seçimlerinde başta yüzde 9.7 ile baraja takılan DYP olmak üzere diğer partilerin yüzde 7–8’lere varan oylarla “yüzde 10’luk seçim barajı”na takılmasıyla Meclis dışında kalması üzerine Meclis’e giren iki partiden biri olan AKP’nin yüzde 34,29 oy oranı ile 363 milletvekili çıkarıp Meclis’in yüzde 65’ini doldurmasıyla iktidara gelmesine bakmadan ve sayesinde Başbakan olduğu “parlamenter sistem”i eleştirmiş.

“Türkiye çok partili sistemden huzur bulamıyor. Koalisyonlar dönemine dönmeyi milletimiz asla istemiyor” diye konuşmuş. “Denenmiş, denenmez” diyerek mevcut sistemden dönüş olmayacağı iddiasıyla “parlamenter demokrasi artık bizim için, milletimiz için mazi oldu” diye konuşmuş.

“UCÛBE SİSTEM”DE ÜLKE YÖNETİLEMİYOR

Öncelikle yorumcular, Cumhurbaşkanı’nın önünde protamper olmadan spontane ağzından çıktığını, aksi halde bütün milletin önünde kendini zora sokan böyle bir cümleyi sarf etmeyeceği değerlendirmesinde bulunurken, bu cümlenin zihninden geçenin tezâhürü olduğunda herkes hemfikir.

Belli ki Cumhurbaşkanı millet irâdesinin temsilcisi Meclis’in yasama yetkisinin gasbedildiği, denetim işlevinin ortadan kaldırıldığı, Bakanlar Kurulu’nun ortadan kaldırıldığı ve bakanların birer “sekreter” durumuna düşürüldüğü, en katı “başkanlıklar”da dahi olmayan tek kişinin hükümferma olduğu “tek adam rejim”i oldukça benimsemiş; tartışılmasını dahi istemiyor.

Oysa tam gaz demagoji ve saptırmalarla, kamplaştırıcı, kutuplaştırıcı “ötekileştiren, tehdit edip korkutan nefret dili”yle, baskılarla sürdürülen, tahrikli politikalarla ve “kirli kampanya” ile OHAL altında dayatılan 16 Nisan 2017 referandumu kampanyasında her tarafa asılan şatafatlı “evet” afişleriyle, meydanlarda vatandaşlara Meclis’in daha da güçlenip yasama ve denetim mekânizmasının daha etkili çalışacağı, yargının tamamen bağımsız olacağı taahhüd edilmişti.

Kaldı ki ekonominin çöküşünden Dışişleri’nin dışlanmasıyla dış politikada düşülen yalnızlığa, yargının bağımsızlığının ve tarafsızlığının berhava edilmesiyle Anayasa Mahkemesi kararlarının bile Anayasanın açıkça çiğnenmesiyle adâlette ve hukukun üstünlüğünde girilen girdaba karşı “tek kişilik rejim”e eleştiriler muhalefetin itirazının ötesinde toplumda ciddî karşılık bulmuş.

“Ucûbe sistem”le ülkenin fevkalâde kötü yönetildiği, dahası “yönetilemediği”, enflasyondan işsizliğe, yargısız infazla yüz binlerce vatandaşın haksızlıklarla ve hukuksuzluklara mâruz kalmasıyla mağduriyetinden insan hak ve hürriyetlerinin ihlâlinden hiçbir problemi çözemediği, hatta daha da ağırlaştırıp tam bir çıkmaza çekildiği kanaati daha da yaygınlaşıyor.

Yürütme, yasama ve yargının tek elde toplanmasıyla, bütün demokratik sivil güçlerin ve bir ülkenin kaderinin “tek kişi”ye bırakılmasıyla, Türkiye’nin bu “sistem”le vaad edildiği gibi “uçmadığı”, tam tersine dibe vurduğu hesap vermeyen sistemle Türkiye vahamete itiliyor.

Meclis’in etkisiz hale getirildiği, denge-denetim ve frenleme mekânizmasının bulunmadığı vartada baskılara direnemeyeceğini; şaşırtmalara ve şantajlara direnemeyeceğini ve yanlışlıklara sürüklenip ülkeyi felâkete sürüklemeyeceği gerçeği açıkça su yüzüne çıkıyor.

PARLAMENTER SİSTEM ARANIYOR…

Cumhurbaşkanı “mazi oldu” diyor; ama bütün kamuoyu araştırmaları ve anketlerde, adına “cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi” denilen “tek adam rejimi”ni isteyenlerin sayısı günden güne azalıp yüzde 40’ların altında yüzde 30’lara inerken, “parlamenter sistem”e destek yüzde 60’ları aşıyor. Yani “mazi olmuyor”; aksine millet nezdinde aranan bir gelecek oluyor.

Bu hususta “fert dâhi de olsa, cemaatin ferd-i mânevîsine karşı sivrisinek kadar kalır” diyen Bediüzzaman’ın tesbitleri oldukça anlamı ortaya çıkıyor. (Eski Said Dönemi Eserleri, Nutuk, s. 195)

Zira Bediüzzaman’ın değerlendirmesiyle, milletin mânevi şahsiyetinin tecelli ve temerküz mercii Meclis’tir, şahıs olamaz. Milletin mânevî şahsiyeti ve gücü, yine Bediüzzaman’ın târifiyle, “adâlet, meşveret ve kanunda cem-i kuvvet (kuvvetin kanunda olduğu) esaslarına dayanan cumhuriyet ve demokrat mânâsının tahakkuku olan “Meclis sistemi”yle olur, başka olamaz. (Sünûhat, 55,69; Muhakemât, 47; Münâzarât, 23) 

Okunma Sayısı: 1488
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Halil İbrahim Karahan

    5.6.2021 04:51:03

    Allah razı olsun

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı