Bilindiği gibi merkezi hükûmetçe önce salgında ardından depremde muhalefete mensup belediyelerin yardımları engellendi. Deprem bölgesinde kurdukları çadır-konteyner kentleri, gıda, su, ilâç, giyecek yardımlarına ilgili bakanlıklarca, tepeden “tâlimat”la valiliklerce mani olundu.
Vatandaşlardan toplanan yüz milyarlarca liralık “deprem paraları”nın nereye harcandığının hesâbını vermeyen siyasi iktidar, muhalefet belediyelerinin vatandaşlara yaptıkları “yardım paraları”na el koydu.
Ne var ki seçimlerden sonra da hizmet projelerine engellemeler devam ediyor. Bununla da kalınmıyor; hiçbir hukukî ve kanunî mesnedi olmayan kararnâmelerle, genelgelerle muhalefet belediyelerinin elleri-kolları bağlanma kumpasları, katakulliler dayatılıyor.
Son “kamuda tasarruf tedbirleri paketi”nden kamu kurumlarında personel servislerinden fotokopiye, ajanda ve takvim eşantiyonundan sokak ampulüne bir dizi kısıtlama getirilirken, başta “beşli çete” olmak üzere milyar dolarlık kur garantili, Londra mahkemelerinde tahkimli dev rant ihalelerinin peşkeş çekildiği “iktidara iliştirilmiş holdingler”in vergi afları, kredi ve teşvik, borç silme kıyakları tasarrufa tabi tutulmadığı “paket’in bizzat Bakan’ın ifadesiyle “yerel yönetimleri de kapsayacağı” sinyalleri çakıldı.
“Paket”te yatırımlarda yüzde 15, hizmet alımlarında yüzde 10 kısıntı getirilmesi ve yüzde 75’i tamamlanmamış projelerin durdurulmasının belediyeleri de kapsaması maksadın basit ve sığ siyasi sâiklerle belediyelerin hizmet projelerini engellemekle “başarısız” kılmak olduğu her haliyle sırıtıyor.
Ve bu tesbit, “şeytanı melek, meleği şeytan yapan ‘lisân-ı siyasette lâfız mânânın zıddıdır” hakikatini bir defa okutturup teyid ediyor…
VAZİYET
Millî irâdeye saygısızlık...
Aslında “yumuşama-normalleşme” furyası hayhuyunda “paket”le muhalefetin kazandığı belediyeleri, bağlı iktisadi kuruluşlarını iş yapamaz hale getirme komplosunun kurulduğu en son Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın ikrarıyla açığa çıkıyor.
Üç yıl süreli seçim ayarlı olduğu ve seçime doğru yine siyasi rant uğruna âdeta yeni bir “seçim ekonomisi”nin dayatılacağı ilân edilen “paket”e dair Bakan’ın belediye başkanlarının ek kaynak için başkentin yolunu aşındırdıklarını, hükûmet yetkililerinin ‘kimseye ek kaynak yok’ diye geri çevirdikleri açıklaması vakıayı ele veriyor. (Türkiye, 23.5.2024)
İlginç olan, Bakan’ın seçim öncesi yapılan harcamaların yerel yönetimleri sıkıntıya soktuğunu söylemesi. Belediyelerin gider kalemlerinin şiştiğine, böyle giderse belediyelerin iflas edebileceğine dikkat çekip, yüksek işçi maaşları ve giderler, yüksek enflasyon, gelir kalemlerinin azalması, fazla istihdam, hesapsız harcamalar, israf, seçim çalışmalarında belediye kaynaklarının eritilmesini buna sebep göstermesi.
Bu açıdan Bakan’ın bilmezden gelerek “seçim dönemlerinde her ilçe belediye başkanı en az 50-100 kişi alıyor. İl ve büyükşehirler katbekat daha fazlasını, binlerce personel istihdam ediyor, birçoğu seçimi kaybedip gidiyor” ikrarıyla “zaten içerisi personel dolu, devlet bu yükü çekmeye mecbur değil” eleştirisi bir itiraf olarak kayıtlara geçiyor.
Bu bakımdan “Tasarruf tedbirleri var, öyle olmasın, böyle olmasın. Hem ekmekle oynanmasın, hem muhalefet belediyeleri eleman alamasın. Nasıl icraatını yapacak?” sorusuyla “milli irâdeye topyekûn saygısızlık” tepkisi oldukça anlamlı.
“Bakanı tebrik ediyorum. AKP belediyeciliğinin son günlerini çok iyi özetlemiş. Kaybedeceğini anlayınca yüzlerce elemanı doldur. Seçimi kaybedince de ‘devlet bu yükü niye çeksin?’ diye muhalefet belediyelerinin kucağına bırak…” cevabı vaziyeti ortaya koyuyor.
HAFTANIN SÖZÜ
“Gelin Türkiye’yi Tayyipizm'den kurtaralım…”
“Gelin, doğru bir iş yapmak istiyorsanız bu anayasadan bütün vesâyetlerin izlerini silelim. İşe de Tayyip Erdoğan vesâyetini kaldırmakla başlayalım. ‘Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemi’ diye adlandırılan Tayyipizm'den Türkiye’yi elbirliği ile kurtaralım…”
Müsavat Dervişoğlu, İyi Parti Genel Başkanı
SÖZÜN ÖZÜ
“İktisatsızlık ve israfın dehşetli zararlarını geniş bir dairede müşâhede ettim…”
Bediüzzaman