İsrail’in Gazze, İran ve Lübnan’dan sonra Suriye’ye saldırılarını yoğunlaştırması ve içeride “iktidar cephesi”nin Öcalan aracılığıyla “silâhları bırakma çağrıları” yaptığı terör örgütü PKK’nın Suriye yapılanması PYD/YPG’nin ülkenin kuzeyinde “uydu devleti” oluşumu Ankara’nın “Suriye politikası”nı yeniden gündeme getirdi.
Daha önce defalarca “Suriye’yi bölmek istiyorlar” diye yakınan Cumhurbaşkanı’nın ikrarıyla ABD’nin 50 bin TIR’la, yüzlerce kargo uçağıyla uçaksavardan füzeye Pentagon bütçesinden 884 milyar dolarlık silâh ve mühimmatla silâhlandırıp 100 bin militanına “ordu” kurdurduğu sözkonusu örgütün üzerinden bölgede “ikinci İsrail” görevi verilecek “terör devleti” oldubittisi ortada.
EMPERYALLERİN “TEFRİKA PLÂNI” EKSENİNDE…
Vakıa şu ki on üç yıldır Suriye’deki çatışmaları körükledikten sonra “Suriye ile diyalogla ilişkileri düzeltme” hamlesi, aslında Türkiye’nin İran ve Rusya ile imzaladığı “Astana ve Soçi mutabakatları”nda deklare edilen “Suriye’nin toprak bütünlüğü, siyasi birliği” esasında, Şam’ın “bütün yabancı güçlerin Suriye topraklarını terketmesi”ne bağlı olarak “Türk askerinin Suriye’nin kuzeyinden çekilmesi” ön şartının kabulüyle iki ülke arasında doğrudan diyalog ve işbirliğinin başlatılması perspektifini “tek kişilik hükûmet”te Ankara’nın BOP’a teşne gizli ajandalarla ayak sürüyüp sürüncemede bırakma siyaseti sürüyor.
Görünen o ki halka karşı sarfedilen söylemlerin aksine Ankara’dakilerin, ABD ve İngiltere’nin başını çektiği küresel emperyal güçlerin Suriye’yi etnik ve mezhebi iftiraklarla bölüp parçalama plânına teşne “Suriye politikası” devam ediyor.
En son İngiliz ajansı Reuters’a konuşan Milli Savunma Bakanı -Suriye’nin toprak bütünlüğüyle siyasi birliğini teminle Şam’ın ülkenin bütününe hâkim olması gereğine bakmadan- “Suriye ile koordinasyon”un ön şartı olan Türk askerinin Suriye topraklarından çekilmesini “kapsamlı bir anayasanın kabulü, serbest seçimlerin yapılması ve sınırlarımızın güvenliğinin tam olarak sağlanması”na bağladı.
Kahire’de düzenlenen Arap Ligi 162. Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı’nda Dışişleri Bakanı Fidan’ın konuşması sırasında Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mekdad ve başkanlığındaki heyetin salonu terk etmesi tepkisi bundandı. (gazeteler, 10.9.24)
ANKARA’NIN DA “KUMPAS”TA YER ALMASI!
Vahim olan, bir yandan “Suriye ile normalleşme”den dem vuran Ankara’nın, diğer yandan Suriye’de işgalci ecnebilerin tefrika projeleri kapsamında Hizbullah bahanesiyle Lübnan’ın güneyini bombalayan İsrail’in, İran’ın yanısıra işgal ettiği Golan tepelerinden Suriye’ye saldırmakla Ortadoğu’ya yaymak istediği bölgesel savaş tahrikinde boy göstermesi.
Fas’tan Afganistan’a 22 İslâm ülkesini bölüp parçalama maksatlı BOP’la İsrail Savunma eski Bakanı Moşe Yaalon’un deşifre ettiği “Amerikan Gordon plânı”yla “Suriye’ ‘Alyievistan, ‘Kürdistan’, ‘Dürzistan’la en az üçe bölmesi planında yer alması.
Ve baştan beri taşeronu olduğu emperyal mihrakların “maşası” olarak Suriye’de “vekâlet savaşı” veren El Kaide’den kopma IŞİD-El Nusra benzeri radikal terör örgütlerine arka çıkmakla iç savaş kargaşasının kışkırtılmasına cüretlendirmesi.
Belli ki DEM’le “el sıkışma” perdesinde “PKK’nın silah bırakması”, “PYD içindeki PKK’nın tasfiyesi” perdesinde Türkiye’nin yanıbaşında aynı tefrika fitnesi işlevini görecek PYD/YPG “koridor devleti” kuruluyor. ABD’nin desteğiyle Suriye’de de “özerklik” paravanında “yeni anayasa” denilerek küresel işgalcilerin maşası bir “koridor devlet” kumpasının taşları döşeniyor.
Bazı AKP’lilerin “Suriye halkı anayasasını yapar ve tıpkı Irak’takine benzer ‘Kürt otonom bölge’nin kurulmasına kararına itirazımız olmaz” çıkışlarının anlamı bu.
Özetle “Suriye’yi bölme kumpası” tam gaz dayatılıyor; ve ne yazık ki Saray iktidarı mevzubahis “kumpas”ta yer alıyor…