"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Siyasette hile var

05 Şubat 2019, Salı
İmam Ali’ye “Muaviye siyaseti iyi biliyor, sen ise siyaseti bilmiyorsun” dediler. İmam “Allah’tan korkmasaydım insanlar benim nasıl siyaset bildiğimi görürlerdi” dedi. Çünkü siyaset dedikleri şey, her türlü hilebazlıkla saltanata sahip olmaktan başka bir şey değildi.

- Hûlefa-i Raşidîn’in yönetim anlayışı ve tarihte dinin siyasete alet edilmesi (5) -M. alİ kaya

***

Mekke’de oluşan muhalefetin başına Peygamberimizin hanımı ve mü’minlerin annesi Hz. Aişe’yi (ra) geçirdiler. “Adalet-i İzafiye” yönünde içtihad eden Hz. Zübeyir ve Hz. Talha (ra) ile aynı görüşü paylaşan Hz. Aişe’nin (ra) Hz. Ali’ye bu muhalefetini istismar eden Mekke, Basra ve Yemen valileri elde ettikleri servetlerini ortaya koyarak Hz. Ali’nin (ra) hilâfetten uzaklaştırılması fikrinde Hz. Aişe, Hz. Zübeyir ve Hz. Talha’yı ikna ettiler. Bunu yaparken Hz. Osman’ın katillerinin Kur’ân-ı Kerîm’e göre kısasının yapılması ve dinin hükümlerinin uygulanması namına bunu yaptıklarını iddia ediyorlardı. Yapılan istişarelerde bunun için asker toplanması gerekiyordu ve en uygun yer de Basra idi. Mekke’de toplanan 1000 kişi ile Hz. Aişe (ra) Basra’ya yöneldi. Basrayı ele geçirmek için direnen pek çok Müslümanı kılıçtan geçirdiler. Hz. Osman’ın (ra) katilini bulmak için çıktıkları yolda bir kişinin kanına bedel pek çok insanın kanına girdiler. (Taberi, Tarih, 3:171; İbn-i Esir, Kâmil, 3:220; A. Cevdet, İslâm Tarihi, 3:27) Hz. Talha’nın daha önce burada valilik yapması Basra halkının onların yanında yer almasına sebep oldu. 9 Aralık 659 tarihinde Hz. Ali (ra) ile yapılan görüşmelerde Hz. Ali, Peygamberimizin (asm) bir hadisini hatırlattı: “Hatırlar mısın, bir gün Resûl-i Ekrem’le (asm) birlikte gidiyorduk. Sana rastladık. Resûl-i Ekrem sana, ‘Sen bir gün Ali’yle haksız yere savaşacaksın’ demişti.” Bu ikazı duyan Hz. Zübeyr hakperestlik gösterdi. Ve şöyle dedi: “Evet, hatırladım. Bunu daha önce hatırlamış olsaydım, yerimden kımıldamazdım. Yemin ederim ki, ben seninle savaşmam!” diyerek oradan ayrıldı. Daha sonra Hz. Âişe’nin yanına gitti, savaştan vazgeçtiğini söyledi. (Üsdü’l-Gabe, 2:199.) Hz. Zübeyir (ra) Hz. Ali’yi haklı bularak savaşmaktan vazgeçti; ancak savaş için hazırlanan valileri, komutanları ve fitneyi çıkaranları ikna edemedi.

Hz. Zübeyr (ra) ordugâhtan ayrıldı. “Amr b. Cürmüz” adında bir adam peşine düştü. Hz. Zübeyr bir ara namaza durdu. Bunu fırsat bilen Amr b. Cürmüz, Hz. Zübeyr (ra) tam secdeye varınca kılıcını çıkardı. Büyük sahabiyi şehit etti. Hz. Talha (ra) ise mücadeleye devam etmiş, nihayet Mervan b. Hakem tarafından şehit edilmiştir. (İbn Hişam, Sire, 1:251; Ibn Sa’d, Tabakat, 3: 224; Ibnü’l-Esir, Kâmil, 3: 87.)

Savaşı başlatan münafıklar ve dessaslar bu savaşta yaklaşık 10 bin Müslümanın şehit olmasına sebep olmuşlardır. Nihayet Hz. Aişe (ra) esir alınır, kendisine hizmette kusur edilmez. Hz. Ali (ra) kendisi ile konuşur ve “Ey Peygamber hanımları evlerinizde oturun!” (Ahzab Sûresi, 33:33.) âyetini hatırlatır. Hz. Aişe (ra) bunun üzerine üzüntüsünden ağlar ve pişman olduğunu ifade eder. Bir daha evinden dışarı çıkmayacağına söz verir. İçtihad hatasından kaynaklanan bu savaşta amaç dinî olduğu için İslâm âlimleri her iki tarafta ölenlerin ve kalplerinden Allah rızası ve dinin yücelmesini isteyerek savaşa katılanların şehit olduğunu ifade ederler. (Taberi, Tarih, 3: 184; Bediüzzaman, Mektubat, 89-90.) Hz. Ali (ra) Hz. Aişe’yi (ra) yanına kardeşini ve korumalarını vererek Medine’ye gönderir. Hz. Aişe de (ra)  bu hatasından dolayı hayatının sonuna kadar evinden çıkmayarak pişmanlığını ifade etmiştir. (İbn-i Esir, el-Kâmil, 3:265; A. Cevdet, 3:56.)

Hz. Ali (ra) Müslümanların kendi aralarında yaptıkları bu savaşta malların ganimet olmayacağı ve hiçbir Müslümana esir muamelesi yapılmayacağına hükmeder. Bu içtihadı İslâm bilginlerinin takip ettikleri bir usûl olarak İslâm fıkhının temel bir kuralını oluşturur. Hz. Ali (ra) bütün ganimet mallarını bir yere toplar ve sahiplerine iade eder

8. Hz. Osman’ın Katilleri Neden Bulunamadı?

Hz. Osman’ın kanına girenler gece karanlığında maskeli olarak evinin arka duvarını delerek içeri girdikleri ve kalabalık oldukları için kimlerin Hz. Osman’ın kanını döktüğü bilinememiştir. Ayrıca diğer isyancılar Hz. Ali’nin “Katiller aranızdadır; onları bize teslim edin!” dediği zaman “Biz hepimiz Osman’ın katiliyiz!” diye katilleri korumuşlardır.

İsyancılar ve katiller kendilerini gizlemek için Hz. Osman’ı şehit edenlerin isimlerini hiç alâkası olmayanların isimlerini zikrederek gizlemişlerdir. Bunlardan birisi de Hz. Ebubekir’in oğlu Muhammed’in ismini zikretmeleridir. Halbuki Hz. Aişe (ra) “Sen de mi onların içinde idin?” diye hesaba çektiği zaman yemin ederek kendisinin onlarla beraber olmadığını söylemiştir. Münafıkların ve fitnecilerin ismini kullandığını ifade etti. Zira Muhammed b. Ebubekir asiler safında halifeyi tenkit edenler arasında olmakla beraber bizzat onun kanına girenler içinde değildir. (İbn-i Abdi’l-Berr, İkdu’l-Ferîd, 3:1367.)

Hz. Osman’ın katli anında yanında bulunan hanımı Naile, Hz. Ali (ra) tarafından sorguya çekilerek “katilleri tanıyor musun?” dediği zaman “Hiçbirini tanımadığını ve tanıyamadığını itiraf etmiştir.” (M. Şiblî, Asr-ı Saadet, 5:56; Ahmed Cevdet Paşa, Tarih-i İslâm, 3:7.)

Fesadın sebebi fikirlerin dağılması ve farklı görüşlerin ortaya çıkması, doğru ile yanlışların birbirine karışmasından kaynaklanır. Müfsitler ve münafıklar Müslümanların arasına ayrılıkçı fikirleri atarak onları işletip bölerek fesada sebebiyet verirler. Buna “Fitne” denir. Fitne’nin önlenmesi ise fikirlerin doğru bilgilerle ıslâh edilmesi ve hak ve hakikatın ortaya kesin bir şekilde çıkarılması ile mümkün olur.

“Sahabeler nazar-ı velâyetle müfsitleri neden keşfedemediler? Tâ Hulefa-i Raşidinin üçünün şehadetinin netice verdi? Halbuki, küçük Sahabelere, büyük velilerden daha büyük deniliyor” şeklindeki bir suale Bediüzzaman şöyle cevap verir:

 “O hâdisâta sebebiyet veren ve fesâdı çeviren birkaç Yahûdî’den ibâret değildir ki, onları keşfetmekle fesâdın önü alınsın. Çünki pek çok muhtelif milletlerin İslâmiyet’e girmeleriyle, birbirine zıd ve muhâlif çok cereyânlar ve efkâr karıştı. Bâhusus, bazıların gurûr-u millîleri Hazret-i Ömer’in (ra) darbeleriyle dehşetli yaralandığından, seciyeten intikama fırsat beklerlerdi. Çünki onların hem eski dini ibtâl edilmiş. Hem medâr-ı şerefi olan eski hükûmeti ve saltanatı tahrîb edilmiş. İntikamını bilerek veya bilmeyerek hâkimiyet-i İslâmiyeden almaya hissen tarafdâr bir sûret almış. Onun için “Yahûdî gibi zeki ve dessâs bir kısım münâfıklar, o hâlet-i ictimâiyeden istifâde ettiler” denilmiş. Demek o hâdisâtın önünü almak, o vakitteki hayat-ı ictimâiyeyi ve muhtelif efkârı ıslah ile olurdu. Yoksa bir-iki müfsidin keşfedilmesiyle olmazdı.” (Mektubat, 84-87.)

Hz. Ali’ye muhalefet edenlerden bazıları yanına gelerek “İlk üç halife zamanında adaletin ve asayişin temini mümkün iken ve onlar adilane idare ettikleri halde siz neden bunda başarılı olamıyorsunuz? Hem siz bizimle istişare etmiyorsunuz? Demek siz yönetim siyasetini bilmiyorsunuz” diyenlere Hz. Ali (ra) “Onlar zamanında ben vardım ve adalete yardımcı oluyordum. Benim zamanımda ise sizin gibi adaleti istemeyen ve yardımcı olmayan, emredilince yapmayan, yol gösterilince gitmeyen insanlar var. Yoksa ben yönetimin de siyasetin de en âlâsını biliyorum ve uyguluyorum. Hem ben sizinle neden istişare edecekmişim? Benim istişare edeceğim ehil insanlar var. Hem önümde Allah’ın kitabı ve Resulünün Sünneti var. Ben onlara göre toplumu yönetiyorum. Siz ise benden Allah’ın kitabına ve Resulün sünnetine muhalefet etmemi istiyorsunuz” diye cevap vermiştir.

Hz. Muaviye türlü hilebazlıklarla Şam bölgesinde hâkimiyet alanını genişlettiğinde İmam Ali’ye “Muaviye siyaseti iyi biliyor, sen ise siyaseti bilmiyorsun” dediler. İmam “Allah’tan korkmasaydım insanlar benim nasıl siyaset bildiğimi görürlerdi” dedi. Çünkü siyaset dedikleri şey, her türlü hilebazlıkla saltanata sahip olmaktan başka bir şey değildi.

9. Saltanatı İsteyen Muhalefetin Harekete Geçmesi ve Dini İstismar ile Siyasetlerine Alet Etmeleri

Hz. Ali’nin (ra) halife seçilmesi ile Emevilerde büyük bir telaşa sebep oldu. Zira Hz. Osman’ın (ra) son döneminde devletin imkânlarını kullanarak çok zengin olmuşlar ve devlette kadrolaşmışlardı. Hz. Ali’nin (ra) valileri değiştirmekle işe başlaması daha büyük paniğe sebep oldu. Siyasetten amacın iktidar olmak, iktidar olmak için de her yolu meşru görmek zalim siyasetin bir prensibi olduğu için Emeviler bir araya gelerek bir muhalefet cephesi oluşturmaya başladılar. Yapacakları şey de iktidarın yani Hz. Ali’nin icraatlarını tenkit gözü ile izlemek ve gördükleri en basit bir olumusuzluğu ve memurların herhangi bir hatasını propaganda ile büyütmek, cerbeze ile toplamak ve Hz. Ali’ye mal etmekti. Onlar da bu yolu tercih ettiler. Böylece iktidarın karşısında ilk defa muhalefet cephesi oluşmaya başladı. Böylece ilk üç halifeye olan destek Hz. Ali’ye verilmedi.

Hz. Muaviye (ra) de bir taraftan Hz. Osman’ın (ra) katilinin bulunmamasını Hz. Ali’nin (ra) idarecilikteki zaafına bağlıyor ve o şekilde yorumlamak işine geliyordu. Hz. Osman’ın (ra) kanlı gömleğini ve Naile’nin parmaklarını dolaştırarak Hz. Ali (ra) aleyhine propoganda yapıyor, camileri ve hutbeleri buna alet ediyor, siyaseti camilere sokuyordu. Hz. Ali’nin (ra) Allah’ın emrini çiğnediğini, “Kısas emrini” tatbik etmediğini, hatta daha ileri giderek katilleri koruduğunu söylüyordu. Artık bütün olumsuzlukların ve hataların suçlusunun Hz. Ali (ra) olduğunu iddia ediyordu. Ona destek verenler de bunu daha da aşırıya götürerek her zeminde Hz. Ali (ra) aleyhine propaganda yapıyorlardı. (Ahmet Akbulut, Sahabe Devri Siyasî Hadiselerinin Şekillendiği Kelam Meseleleri, Ankara-1988, (Doktora Tezi) s. 172.)

Okunma Sayısı: 4086
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı