15 Ekim 2013, Salı
Türkiye’nin ve dünyanın gündemindeki problemler, Kurban Bayramı vesilesiyle yayınlanan mesajlara da yansıdı. Başta İslam dünyası olmak üzere bütün insanlık, her zamankinden daha fazla barışa ve huzura muhtaç.
Bu noktada Almanya Federal Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Eberhard Pohl’un Kurban Bayramı mesajı dikkat çekici. Pohl mesajında şöyle demiş: “Türkiye’de yaşayan insanlara mutlu ve hayırlı bayram günleri diliyorum! Kurban Bayramı bizlere Musevi, Hristiyan ve Müslümanların ortak atası olan İbrahim’i ve paylaştığımız ortak değerleri hatırlatıyor. Kurban Bayramı barış ve dayanışmanın bir ifadesidir. Bu bağlamda özellikle Türk halkının çok sayıdaki Suriyeli mülteciye göstermiş olduğu dayanışmayı vurgulamak istiyorum. Bu dayanışma bir insaniyet ifadesidir.”
Siyasetçiler de birbirinden güzel Kurban Bayramı mesajları yayınladılar. Muhtemelen bugün ve yarın da ‘partiler arası bayramlaşma’larda benzer güzellikte mesajlara şahit olacağız. Peki, bu ‘bayram havası’nın bütün bir yıla yayılması niçin düşünülmez? Bayramda birbirlerini tebrik eden, ‘güzel’ konuşmalar yapan siyasetçiler, bayram sonrası nasıl oluyor da birbirleriyle selâmlaşamaz hale geliyor?
Hac için Suudi Arabistan’a giden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de bayramların manevi ikliminin toplumun tüm kesimlerini sardığını ifade ederek, “Kurban Bayramı’nın (...) yakın coğrafyamız başta olmak üzere yaşanan acıların sona ermesini, Türkiye’de ve dünyada barış ve esenliğin hâkim olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum” demiş.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da “Müslümanın Müslümana kırdırılmadığı, ülkemizde kardeşlerin kucaklaştığı, dünyada, bölgemizde ve ülkemizde barışın, özgürlüğün, hukukun, demokrasinin egemen olduğu bayramlar diliyorum” demiş mesajında.
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ise, “Bayramlar, varlıklıların, yoksul kesimlerle dayanışma içerisinde olduğu, kimsenin kimseyi unutmadığı, dargınlıkların son bulduğu müstesna günlerdir. Bu ortak duygular şüphesiz, birbirimize ve geleceğe olan güvenimizi, yaşama sevincimizi artırmaktadır” demek suretiyle yardımlaşmaya vurgu yapmış.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in Kurban Bayramı mesajı ve Arafat Vakfesinde yaptığı dua da dikkat çekici oldu. Görmez’in “Mü’min kanı akmasın, kurban kanı aksın” şeklinde özetlenebilecek açıklaması ve İslam dünyasında var olan Firavun ve Nemrut’ların kahrına işaret eden ‘dua’sına gönülden âmin demek gerekiyor. Çünkü isimleri ve resimleri değişmiş olsa da İslam dünyasında bir Firavun ve Nemrut anlayışı sürdürülmek isteniyor. İslam coğrafyasının ateş içinde olması ve sürekli kan akması başka ne ile izah edebilir ki?
Prof. Dr. Görmez, vakfe duasının bir yerinde şöyle dedi: “Bizi birbirimize kardeş eyle Allah’ım. Huzurunda şimdi omuz omuza, kardeş kardeşe saf tuttuğumuz gibi musibetlerin, kederlerin karşısında da öyle kenetlenebilmeyi bizlere nasip eyle Allah’ım. Mü’min kardeşlerimizin halleriyle hallenebilmeyi, dertleriyle dertlenebilmeyi; acılarını acımız, sevinçlerini sevincimiz bilmeyi nasip eyle Allah’ım. Bizleri ağlatanlardan değil gözyaşlarını silenlerden eyle Allah’ım. Bizleri yaralayanlardan değil yaralara merhem olanlardan eyle.”
İslam dünyasının bu duaya da gönülden “amin” dediğini tahmin ediyoruz. Çünkü gözyaşlarını silinmesi, kardeşlerimizin dertleriyle dertlenme hepimizin yapması gereren bir iş. Aksi halde nasıl kardeş olabiliriz? Aksi halde nasıl “Allah’a yakın olmak” anlamına gelen Kurban Bayramının manevi havasını teneffüs edebiliriz?
Temennimiz, bu dua ve mesajların sadece bayramlarla sınırlı kalmaması, bütün günlere yayılması ve bütün gönülleri feth etmesidir. Hepimiz bunun için gayret gösterelim. Bayramımız mübarek olsun inşaallah...
Okunma Sayısı: 2531
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.