Haklı olarak ekonomik sıkıntılar gündemi daha fazla meşgul etse de, esasında hak, hukuk, adalet, darbe ve darbecilerle hesaplaşma gibi konular gündemde olmalı ki yeni darbe heveslileri bu imkânı bulamasın.
12 Eylül 1980’deki askerî darbenin üzerinden 40 yıl geçmiş. Kırk yıl demek, meselâ 20 yaşındaki gençlerin o gün yaşananları bilmemesi ya da çok az bilmesi anlamına gelir. Eğer bu yaşlardaki bir genç, özel bir ilgi duymayıp 12 Eylül Darbesi hakkında yazılanları okumadıysa bugünkü sosyal medya yorumlarından ya da TV’lerde o günkü darbenin Türkiye’ye neye mal olduğunu bilebilir mi?
12 Eylül 1980 Darbesi olduğunda lise öğrencisiydik. Öncesinde ve sonrasında gerek okulda ve gerekse sokakta neler yaşandığını biliyoruz. Ayrıca, darbecilerin insanları yanıltmak ve bu şekilde iş görmek için hangi kılıklara girdiğini, hangi nabza göre nasıl şerbetler sunduğunu da yaşadık. İsimler ve cisimler değişse de bütün darbeciler aynı taktikleri uygular ve uygulamış. En iyi yaptıkları iş geçmişi kötülemek, kötü örnekleri abartmak ve milleti korkutmaktır. Bütün kabahati siyasetçilere atan darbecilerin, acaba iktidarları döneminde neler yaptığını bu millet tam olarak bilebildi mi?
Elbette bu tablodan darbecilere hukuk önünde en âdil hesabı sormayan ya da soramayan siyasetçiler ve sivil toplum kuruluşları da sorumludur. Bugün bile 12 Eylül 1980’deki darbenin üzerinden 40 yıl geçtiği halde bu hesap sorulamamış ve daha da fenası Türkiye, darbecilerin hazırladığı anayasa ile idare edilmektedir. Darbecilerin hazırladığı ve temeli yine insanları yanıltmaya ve aldatmaya dayanan anayasanın hangi şartlarda kabul edildiğine de millet şahittir. “Hayır” demenin fiilen yasak olduğu bir oylama ile darbe anayasası millete zorla kabul ettirilmiştir. Bunun kabahati darbecilerdedir, ama aradan bunca yıl geçtikten sonra hâlâ darbe anayasasının yürürlükte olması da siyasetçilerin, sivil toplum kuruluşlarının ve ‘aydın’ların kabahatidir. 12 Eylül Anayasası’nda ciddî değişiklikler oldu, ama ‘ruhu’ değişmedi ki!
Askerî Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği (ADAM-DER), 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri sıkıyönetim mahkemelerinin kararlarını da hükümsüz hale getirecek yasal düzenleme yapılması için bir kampanya başlatmış.
“Darbelerle ayrımsız hesaplaşılmalıdır! Sıkıyönetim mahkemelerinin kararları yok sayılmalıdır” başlıklı bildiride şöyle denilmiş: “Derneğimiz, tüzüğünde yazılı olduğu üzere, ‘Diktatörlüğe, darbelere ve militarizme karşı demokrasiyi ve insan haklarını savunmak, insanlık suçlarının önlenmesi ve faillerinin yargılanması için çaba göstermek; haksız idarî kararlarla re’sen emekliye sevk edilen kamu personelinin ve okullarıyla ilişiği kesilen öğrencilerin haklarını elde etmek, demokratik kamusal bilince katkıda bulunmak’ için mücadele etmektedir. (...) Darbelerle yüzleşme ve hesaplaşma vesilesi olabilecek girişimler ve adımlar ne yazık ki güncel siyasal çıkarlar uğruna heba edilmektedir.”
Darbelerle ve darbecilerle ‘âdil mahkemeler’de mutlaka hesaplaşılmalıdır. İlgisiz görenler olabilir, ama ekonominin düzelmesi de buna bağlıdır.