14 Mart 2014, Cuma
Bir akraba cenazesi vesilesiyle, Çayeli’nin Senoz Vadisindeki köyümüze gitme imkânı bulduk. Hemen ifade edelim ki İstanbul benzeri büyük şehirler ‘yanıyor’ken, gözden ve gönülden uzak ilçeler, köyler ve kasabalar çok başka gündemlerle meşgul.
Ömrünü şehirlerden ve belki de insanlardan uzak kalarak, ekseriyetle yaylalarda geçirmiş olan Emriye Ninemizin cezane namazı Senoz Vadisinin Buzlupınar Köyünün camisinde kılındı. Seçim mevsimi olması sebebiyle cenazeye aynı zamanda Rize milletvekili ve Gümrük Bakanı Hayati Yazıcı ile birlikte Rize Valisi ve her partiye mensup Çayeli ilçe belediye başkan adayları da katıldı. Yaylalarda konuşmak için bir arkadaş bile bulmakta zorlanan Emriye Ninemizin cenaze namazını siyasetçilerin ağırlıkta olduğu bir cemaaat kıldı. Nasip işte...
Senoz Vadisinde de Türkiye’nin gündemini meşgul eden ‘kavga’ konuşuluyor; ama zihinler çok da meşgul değil.
Senoz Vadisi örneğinde neler mi konuşuluyor? Meselâ Senoz Vadisi geçen yıllarda “Organik Çay Vadisi” olmuştu. Şimdi buna bir de “Organik Bal Vadisi” ünvanı eklenmek üzere. Vadideki köylerde arıcılık yapanların çoğunluğu sertifika almış ve ürettikleri balın daha iyi müşteri bulacağına inanıyor. Ama aynı zamanda bölgenin buna uygun olmadığını düşünen bal üreticileri de bulunuyor. Tecrübeli bir bal üreticisi, vadideki hava şartlarının buna uygun olmadığı kanaatinde. Ona göre bölgedeki nem ve soğuk hava balın organik olmasına fırsat vermez. Bakalım önümüzdeki yıllarda kim haklı çıkacak? Senoz Vadisi, çay hususunda olduğu gibi bal konusunda da “organik vadi” olabilecek mi?
Biliyorsunuz, büyük şehirlerimiz “yaz aylarında içme suyu sıkıntısı çekilir mi?” endişesi yaşıyor. Karadeniz için böyle bir endişe şimdilik duyulmuyor, ama kısmî kuraklık orada da kendisini hissettiriyor. Geçen yıllara nisbetle bu sene bölgeye daha az kar yağmış... Dolayısıyla çağlaması gereken bazı derelerin suyu az... Şairler deresi gibi... Ama şükürler olsun, Senoz Vadisinden akarak Karadeniz’e kavuşan “Büyükdere” hâlâ coşkun akıyor. Her ne kadar “Su akar, Türk bakar” ya da “Dereler boşuna akıyor” diyerek coşkun akan derelere gem vurmak isteyenler varsa da bugün itibarıyla bunu yapabilmiş değiller. Bu dere üzerinde kurulan HES’ler var ve yeni projeler de devam ediyor; ama inşaallah Türkiye’yi idare edenler insafa gelir ve sularımızı kurutma pahasına yanlış kararlara imza atmazlar.
Bakınız, İstanbul’da su sıkıntısı çekilecek diye insanların uykusu kaçıyor. O halde birinci öncelik suların olmasını ve akmasını temin etmek olmalı. Geçen yıllarda da gündeme getirildiği üzere; akan dereleri borulara hapsetmek anlamına gelen HES projeleri yerine; içme suyu olarak kullanmayı düşünemez miyiz? Niçin Senoz Vadisi’nden akan dere (belli ölçülerde) denize karışacağı noktadan “Su hattı”na alınıp taşınamasın? Petrol temini için Rusya’dan Türkiye’ye kadar ‘boru hattı’ döşenebiliyorsa benzer şekilde niçin “su boru hatları” kurulmasın?
Büyük şehirlerin ‘kavga’sının köylerimize ulaşmamış olmasına sevinelim ve bunun hep böyle olması için duâ edelim.
Kısacası, Senoz Vadisinde sular tersine akmıyor ve dereler çağlayarak denize kavuşmanın heyecanını yaşıyor. Vadideki ‘nine’lerimiz de iyilerin daha iyi olması için duâcı. Ağzı duâlı ninelerimizin olması en büyük hazinemizdir. Kıymetlerini bilene ne mutlu...
Okunma Sayısı: 1364
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.