"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dünyayı savaşa atmak

Faruk ÇAKIR
12 Ocak 2020, Pazar
Dünyayı ateşe atmakla, savaşa sürmek arasında her halde bir fark yoktur. İki büyük dünya savaşını geride bırakan dünya, savaşın çare olmadığı kanaatine varmış ve yeni savaşlar olmaması için de Birleşmiş Milletler’i (BM) kurmuştu. Ne var ki bu teşkilât, kuruluş gayesine uygun olarak çalışmadığı için yeni savaş ihtimalleri dünyanın kapısını çalmaktadır.

Dünyadaki haksızlıklara engel olmadığı için haklı olarak BM’ye kızıyoruz, ama benzer bir ittifakı kurmak ya da var olan İslâm İşbirliği Teşkilâtı’nı daha aktif hâle getirmek de İslâm ülkelerinin vazifesi değil mi? 

İslâm ülkeleri ya BM’yi daha aktif hâle getirmek için çalışmalı, ya da İİT’yi dünyada söz sahibi yapmalı.

Barışı savunması icap eden bazı liderlerin her fırsatta savaşa odun taşıması da ayrı bir çelişki. Bu noktada BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in tesbiti dikkat çekici. ABD ve İran arasında artan gerilime ilişkin açıklama yapan Guterres, “Küresel fay hatları kırılma riski taşıyor ve bu yüzden bizi bir arada tutan ilkelere, BM Şartı’na geri dönmeliyiz” demiş.

‘’Yeni yılın yeni kargaşalarla’’ başladığını dile getiren Guterres, “Savaş asla kaçınılmaz değil. Bir seçim meselesi ve çoğu zaman da yanlış hesapların ürünü. Barış da asla kaçınılmaz değil, ama sıkı bir çalışmanın ürünü ve hiçbir zaman hafife alınmamalı” şeklinde konuşmuş.

Liderler, savaşsız bir dünyanın da mümkün olduğunu görmeli ve kabul etmeli. Guteres’in işaret ettiği ‘seçim ve savaş’ ilişkisi de gözden uzak tutulmamalı. Bazı liderlerin iç politikada avantaj kazanmak için icap ederse dünyayı ateşe attığı ve bazı ülkeleri işgal ettiğine çok defa şahit olunmuştur. 11 Eylül 2001’deki ‘İkiz Kule Saldırısı’ sonrası ABD Başkanı George Walker Bush’un “Ya bizdensiniz ya da düşmansınız” anlamına gelecek bir kanaat oluşturup Afganistan’ı bombaladığına dünya şahit olmadı mı? Elbette savaşı seçim ve iktidar meselesi yapan sadece ABD başkanları değildir. Başka pek çok ülkede de benzer siyasî irade ortaya koyan yöneticiler olmuştur. İç politikada kaybetme ihtimali olan liderlerin savaşları teşvik etmesi büyük bir vebal.

Bütün insanlar esas meselenin sulh ve barış olduğunu bilmeli ve kabul etmeli. Bazı durumlarda savaştan başka yol kalmamış olabilir, ama bu çok nadirdir. Hele günümüzde diplomasi yoluyla neredeyse çözülemeyecek mesele kalmamıştır. Hatta ve hatta, gizli ya da açık savaşan ülkeler dahi bir yandan da diplomasi imkânlarını kullanmaya devam eder. Geçmiş yıllarda İran’a ambargo uygulayan ABD, gayr-i resmî yollarla silâh ticareti yapmaya devam etmemiş miydi?

Savaşların asıl tetikleyicileri maalesef bu sektörden para kazanan silâh üreticileridir. Silâh üreticileri daha çok silâh satmak için daha çok savaş isterler. Suriye’de devam eden kargaşa, silâh üreticileri için silâhların denendiği yer olmadı mı? 

Şu haberi nasıl yorumlamalı: “Rusya Parlamentosu Savunma Komitesi başkanı Moskova’nın Suriye’deki iç savaşta 200’den fazla yeni silâh denemesi yaptığını açıkladı.” (www.dw.com/tr, 22.02.2018) 

Son iki yılda denedikleri silâhlar da hesaba katılırsa Suriye’de yaşananlar her halde daha iyi anlaşılır.

Dünya liderleri silâh tüccarlarının tuzağına düşmemeli. Bunun için bütün dünyadaki ‘insan’ların idarecileri uyarması icap eder. 

Savaş için değil barış için çalışalım...

Okunma Sayısı: 1963
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı