Bazı uzmanlarca ‘altın bilezik’ olarak tarif ve tavsif edilen ‘meslek öğrenme ve öğretme’ konusunda sınıfı geçemediğimizi herkes kabul eder. Milyonlarca işsiz gencin bulunduğu bir memlekette ‘meslek sahibi’ gençlerin olmaması başka ne ile izah edilebilir?
Geçenlerde sosyal medyada çokça paylaşılan bir haber buna küçük bir delil bile sayılabilir. Habere göre, Kanada üzerinden Amerika’ya giden bir genç, meslek sahibi olmasının kendisine sağladığı faydaları anlatıp özetle şöyle diyordu: “Ben buraya zor şartlar altında geldim. Plastik pencere ustasıyım. Türkiye’de de yapıldığı üzere metrekare üzerinden pencere işi yapıyorum. Çok iyi kazanıyorum, aylık 15 bin dolar gelirim var. Mesleğim olmasa sıkıntı çekerdim. Ama bir mesleğin olduğunda dünyanın neresine gitsen zaten işin hazır.”
Haberi abartılı bulanlar olabilir. Öyle bile olsa işin içinde bir hakikat var. Meslek sahibi olan her yerde aranır, her yerde avantajlı olur ve her yerde kazanır. O halde gençleri sadece ‘diploma sahibi olmak’ için okutmak yerine, meslek sahibi yapmak için gayret gerekir. Bunun yolu da, bir kampanyada ifade edildiği üzere “Meslek lisesi, memleket meselesi” anlayışı ile hareket etmekle sağlanabilir.
ATO Başkanı Gürsel Baran, bir açıklamasında bu noktaya dikkat çekmiş ve reel sektörün meslekli işgücü ihtiyacını dile getirmiş. Baran ayrıca, gençlerin meslekî ve teknik liselerini tercih etmesini ve meslekli işgücü olmaya özenmesini sağlayacak destekleyici düzenlemeler yapılmasını gündeme taşımış.
Baran, bedelli askerlikte ücret muafiyeti, sağlık giderlerinde indirim, her yıl için yıpranma hakkı, bireysel emeklilikte indirim, araç sigorta ve kasko bedellerinde indirim gibi teşvik unsurlarının ara eleman ihtiyacının çözülmesinde etkili olabileceğini de söylemiş.
Meslek lisesi ya da meslek eğitimi “memleket meselesi” ise bu konuyu ciddiye almak gerekmez mi? Dile getirilen tekliflere itiraz edenler de olabilir. O halde yeni tekliflerin gündeme getirilmesi icap eder.
Türkiye mutlaka bu meseleyi çözmeli ve “diplomalı fakat işsiz” genç ordusunun sayısını azaltmalıdır. Bunu yapamadıktan sonra “milyonlarca gencimiz var, öğrenci sayımız çoğu Avrupa ülkesinin nüfusundan bile fazla” diyerek övünmenin bir anlamı olmaz.
Gençlere mutlaka iyi bir eğitim, mutlaka meslek eğitimi, mutlaka günün ihtiyaçlarına cevap veren ‘diploma’lar vermek mecburiyetindeyiz...