Nasıl ki; hak, hukuk ve adalet hepimize gerekiyorsa adaletsizlik de hepimizden uzak olmalıdır. Dünyanın bir yanında ‘insan hakları’ ihlâl ediliyorsa o dünyada huzur kalır mı? Kalmadığına günümüz dünyası şahit olarak yetmiyor mu?

Hiç olmaması gerekirken İslâm dünyasında da ciddî insan hakları ihlâlleri yaşanıyor. İktidarı elinde bulunduranlar “Hz. Ömer gibi” adaletli davranması gerekirken, haksızlık ve zulümleriyle nam salan idarecileri örnek alıyorlar. Bunun faturasını da neticede bütün İslâm âlemi ödemek durumunda kalıyor.

İslâm İşbirliği Teşkilâtı’nın attığı yeni bir adım bu noktada ümitvar olmak gerektiğini akla getirdi. Buna göre, İslâm İşbirliği Teşkilâtı’nın (İİT) en önemli organlarından biri olan Bağımsız Daimî İnsan Hakları Komisyonu (BDİHK) Avrupa Konseyi’nin deneyimlerinden yararlanmak için başlattığı girişim kapsamında ve ilk defa Konsey’in Strasbourg’daki merkezine üst düzey bir ziyarette bulunmuş. Ziyaret hem Avrupa Konseyi hem de İİT üyesi olan Türkiye’nin girişimleriyle gerçekleşmiş. Bu kapsamda Avrupa Konseyi’nin değişik organlarının yöneticileriyle görüşmeler yapılmış. 

Aynı zamanda Türkiye Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanlığı görevini de yürüten Hacı Ali Açıkgül, yaptığı açıklamada, Avrupa Konseyi’nin insan hakları alanındaki uzmanlık ve mekanizmalarından yararlanmak istediklerini söylemiş. Toplantılara katılan Açıkgül, “ortak insan hakları dili oluşturmayı hedeflediklerini” ve bu işbirliğini Avrupa Konseyi’nin de arzuladığını sözlerine ilâve etmiş.

Meselenin özü burada düğümleniyor: “Ortak insan hakları dili oluşturmak” gerekir. Bunun için de insan hakları noktasında yol alan kişi ve kuruluşlarla birlikte çalışmak aklın gereğidir. Ne yazık ki Türkiye’yi idare edenler başta olmak üzere İslâm dünyasının bazı idarecileri dünya ve Avrupa’daki “güzel örnek”lerden istifade etmeyi düşünmemişler. “İyilikleri al, fenalıkları bırak” kaidesini unutarak geldiğimiz yer maalesef iç açıcı bir yer değildir.

Toplantılara katılan İslâm İşbirliği Teşkilâtı’nın (İİT) en önemli organlarından biri olan “Bağımsız Daimî İnsan Hakları Komisyonu”nun Özbek Başkanı Akmal Saidov ise Avrupa Konseyi ile işbirliği başlatmak için “iyi bir fırsat” olduğunu dile getirmiş. 

İnsan hakları alanında dünya genelinde referans olan Avrupa Konseyi’nin, kuruluşundan bu yana 220’den fazla sözleşme hazırladığını ve bunların başında 1950’de kaleme alınmış ‘Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin geldiğini belirten Saidov, tüm bu deneyimlerden faydalanmak istediklerini ifade etmiş. (DWTürkçe, 8 Temmuz 2019)

Saidov’un dikkat çektiği bir nokta daha var: Bu işbirliğinin bir diğer hedefi de Avrupa’da İslâm konusundaki olumsuz ve hatalı algıyı değiştirmek.

Bu arada Avrupa Konseyi yetkilileri de İİT’nin attığı bu adımdan memnunluk duyduklarını ve işbirliğine hazır olduklarını söylemişler. Açıklamalara göre iki kurum önümüzdeki aylarda yeniden bir araya gelme kararı da almışlar.

Esasında her meseleye bu bakış açısıyla bakmak icap eder. Her fırsatta ifade edildiği üzere dünyadaki ‘iyi’ler bir araya gelse, ‘kötü’ler adım atacak yer bulabilir mi? İnsan haklarını savunanlar ortak hareket etse ve edebilse, ‘zalim’lere fırsat kalır mı?

İslâm dünyası ‘insan hakları’nı görmezden gelip ve bu konularla ilgilenmeyi başkalarına havale edemez. Haksızlığın barınamadığı ilk yer, İslâm âlemi olmalı. “Adalet mülkün temelidir” hatırlatması da zaten bunun için değil mi?