Kimileri yaşanan ekonomik krizi yok saysa da, millet ekseriyeti ciddi sıkıntılar çekiyor. Tabii ki asıl sıkıntı, asıl krizin ekonomide değil; hak, hukuk ve adalet sahasında olduğunu da görmek icap eder.
Mevcut ekonomik krizi hafife alanların bir kısmı, krizden bütün dünya ülkelerinin etkilendiğine dikkat çekerek; ülkemizde yaşanan krizi ‘normal’ görüyorlar. Bütün dünyanın krizden etkilendiği elbette doğrudur. Fakat, dünyada yaşanan krizden farklı ve buna ilave olarak ülkemizde ‘kötü idare’ sebebiyle ‘ek ve fazladan kriz’ yaşandığını kim inkâr edebilir?
Mesela, dünya piyasasında ham petroldeki fiyat artışı yüzde 60 civarında oldu. Peki, buna karşılık ülkemizde akaryakıta yapılan yıllık zammın yüzde 300’ü aşması nasıl izah edilecek? Demek ki dünyadaki krizden farklı olarak ülkemizde israf, keyfilik ve işin ehil ellerde olmamasıyla ilgili ek bir kriz yaşanıyor.
Çetin bir kriz yaşanmasına rağmen, daha sarsıcı bir krizin de kapıda olduğunu söyleyen uzmanlar var. Prof. Dr. Eser Karakaş, “Türkiye’de 2022 büyük ekonomik krizi dört nala geliyor. Burada bir ölçüde belirsiz olan büyük krizin seçimden önce mi, sonra mı olacağı. Türkiye parayı uluslararası piyasalardan yüzde 12 dolar faiziyle ancak bulabiliyor, bu da şimdilik kaydıyla; dedikodulara göre, ama güçlü bir ihtimal, bizden çok daha ucuza kredi bulabilen bir-iki Arap ülkesinden ikinci el borçlanmaya gidilecek yani mesela bir ülke(?) uluslararası piyasalardan yüzde 4 ile kredi alacak ve bize bu parayı yüzde altı ya da yedi dolar faiziyle verecek” ifadelerini kullanmış.
Prof. Dr. Karakaş’ın çizdiği tabloda şu da var: “CDS puanımız Rusya dışında rekora gidiyor, 908 dolayında, kredi derecelendirme şirketlerinin Türkiye notu yatırım yapılabilir ülke derecesinin çok çok altına düştü. Ülke ekonomisinin iflas etme ihtimali yüzde 16 düzeyinde görünüyor uluslararası istatistiklerde. (...) Toplam ithalatımızın yüzde 92’si ara malları ve sermaye malları; başka bir ifade ile üretim yapmak için, yapıyoruz da son dönemde, ithalatımız çok artıyor ve buna paralel olarak da cari açığın milli gelire oranı çok yükseliyor. Türkiye ekonomisi döviz üretemiyor, hukuk devleti bittiği için yabancı yatırım da gelmiyor.”
İşin ‘püf noktası’ şurada düğümleniyor: “Hukuk devleti bittiği için yabancı yatırım da gelmiyor.”
Hukuk devletinin bittiğinin iddia edildiği bir sisteme dışardan yatırımcı gelmeyeceğini en başta Türkiye’yi idare edenler bilmez mi? O halde, ekonomik kaygılarla dahi olsa ‘hukuk devleti’ne dönülmesi icap etmez mi?
Ekonomik, sosyal ve siyasi krizleri aşmak için “hak, hukuk ve adalet yolu”na dönmekten başka çare yok vesselam.