Elbette neleri kaybettiğimizi sayacak değiliz. Çünkü saymakla bitmeyecek kadar değer kaybettik. “Güvenilir Muhammed”in (asm) ümmeti en başta ‘güvenini kaybetti’ denilse başka kayıpları saymaya ihtiyaç kalır mı?
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Türker, Zeytinburnu Belediyesi tarafından düzenlenen bir seminer programında kaybettiğimiz değerlere dikkat çekmiş.
“Anadolu irfanı” ve Osmanlı’dan bahseden Prof. Dr. Türker şöyle demiş: “(...) Daha önce çeşitli aşamalardan geçmiş düşünce Osmanlı’da buluştu. Bu nedenle Osmanlı dönemi iki özelliği nedeniyle diğer dönemlere göre temayüz eder. Birincisi uzun süre istikrarlı bir merkezi yönetime sahip olması, ikinci olarak ise düşünce geleneğinin en kapsamlı haliyle tevarüs etmesidir.”
İstikrarlı yönetim ve düşünce geleneğinin sonraki nesillere aktarılması önemli bir hadise. Elbette bunun için önce ‘fikir hürriyeti’ gerekir.
Prof. Dr. Ömer Türker, İslâm düşünce geleneğinden kopmanın maliyetini de şöyle özetlemiş: “Birincisi Osmanlı dönemi bütün bir geleneğin üslûp haline geldiği bir dönemdi. Yani İslâm medeniyetinin ürettiği bilgiyi Osmanlı hayat tarzı haline getirmişti. İkincisi ise tarihte görülmediği kadar Türkçe dili güçlenmişti. Türkçe dönemin bütün dillerinin ifade edildiği büyük bir dil haline gelmişti. Bu dil kendi içerisinde yaşam üslûbunu barındırıyordu, Batılılaşma sürecimizde eski dilimizden kopma olduğu için onun kazandırdığı bu incelik kayboldu. Maalesef bu hikmet kitaplarla da yaşamıyor. Çünkü dil yaşam formu içerisinde kavranılması, öğrenilmesi ve aktarılması gereken bir şeydir. Bu hikmet yavaş yavaş elimizden çekilip alındı. İşte kala kala ‘Anadolu irfanı’ diye Anadolu’daki insanların gündelik tecrübeye dayalı sağ duyusu kaldı. Halbuki ‘Anadolu irfanı’ 8. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar tüm insanlığın düşünce merkezi olan İslam düşünce mirasıydı. Bu temsil kabiliyeti modernleşme süreciyle birlikte eski konumunu kaybetti ve biz onun kazanımlarını yitirdik.” (AA, 5 Kasım 2020)
Bu kadar değer kaybeden bir cemiyetin oturup ağlaması ve bu değerleri bir an önce geri kazanmak için çalışması gerekmez mi? Kaybettiklerimiz arasında yer alan ‘dil’imizin ne hale geldiğini her halde görüyoruz. Sosyal hayatımızda meydana gelen kayıplar, en az ekonomik kriz ve deprem kadar önemli değil mi? Ne edip etmeli ve kaybettiklerimizi geri kazanmak için projeler üretmeliyiz. İş yine gelip eğitimde düğümleniyor. Cehaleti, fakirliği ve ihtilâfı içimizden kovabildiğimiz ölçüde geçmişte sahip olduğumuz değerlere yeniden kavuşabiliriz.
Kaybettiklerimizin farkına varalım ve bu değerleri yeniden kazanmak için ilk adımları atmaya hemen başlayalım inşallah.