"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Seçmenin mesajını duyan kazanır

Faruk ÇAKIR
10 Temmuz 2021, Cumartesi
Başka ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de tek başına iktidara gelen bazı partilerin daha sonra millet desteğini kaybedip kapandığına şahit olunmuştur.

Esasında burada sadece o partilerin değil, bütün partilerin alması gereken ibret ve dersler vardır. Partilerin idarecilerinin bu dersleri aldığını söylemek kolay değil.

KONDA Araştırma ve Danışmanlık firmasının Genel Müdürü Bekir Ağırdır, yaptıkları araştırmada seçmenin partilere sadâkatinin azaldığını tesbit ettiklerini söylemiş. 

Bütün partilerde seçmen nezdinde sadâkat ilişkisinin bozulduğunu söyleyen Ağırdır, “Araştırmalarımızda bir partinin sempatizanı olarak yazamadığımız küme 2005’ten itibaren en yüksek seviyede. Neredeyse seçmenin yarısı” değerlendirmesinde bulunmuş. İktidarın hakikat ile ilişkisinin koptuğunu da belirtirken Ağırdır, “Daha vahimi sistemin yönetici ekibinde, elitlerinde, kanaat önderlerinde, sivil toplum kuruluşlarında, siyasetçilerinde de durumun böyle olması” yorumunu yapmış.

Seçmenin, milletin, geniş kitlelerin talep ve isteklerine kulak tıkayan bir siyasî partinin kazanması mümkün değil. Bunu elbette siyasetçiler de bilir. Ancak ‘milletin sesine kulak vermek’ bazı işleri yapmayı icap ettirdiği gibi bazı işleri de yapmamayı gerektirir. Seçmen en basit ifadesiyle haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik istemiyor. Bazıları bu tesbite itiraz edebilir, ama esasta seçmen ‘adalet’ten yana tavır alır. 

Türkiye’de yaşanan sıkıntı adaletsizliğin ‘adalet’ nam ve ismi altında yapılmasıdır. Yapılan yüzlerce adaletsiz uygulama, hakikatlerin ters yüz edilmesi sebebiyle ‘adalet’ olarak sunuluyor. 

Meselâ, “Birisinin hatasıyla başkası mesul olmaz/ Babanın suçunu oğlu çekmez” temel prensibini çoğunluk savunur. Ancak bu yöndeki uygulamalar başka isimler altında yapıldığı için adaletsizlik perdelenmiş oluyor.

KONDA Genel Müdürü Ağırdır’ın dikkat çektiği başka bir tesbit de önemli. “Sadece siyasetçiler değil, kanaat önderlerinde, sivil toplum kuruluşlarında” da ‘seçmen’i dikkate almayanlar asındaymış. Hele hele  ‘kanaat önderi’ ya da ‘sivil toplum kuruluşları’nın ‘seçmeni, milleti’ dikkate almayan bir anlayışta olması acaba nasıl izah edilebilir?

Başka pek çok problemin yanında seçmeni ve milleti dikkate almayan bu anlayış büyük ve ağır faturalar ödememize yol açıyor. Acaba milleti ve seçmeni dikkate almak çok mu zor ki bundan uzak duruluyor? “Bilen”leri dinlemeyen siyasetçi ve idarecilerin isabetli adımlar atması mümkün değil. Ne edip etmeli bu temel yanlışlardan kurtulmalıyız.

Milletin ve seçmenin sesini dinlemek bir bakıma ‘meşveret ve şûrâ’ ile hareket etmek anlamına gelir. Bu yol açılır inşallah...

Okunma Sayısı: 1305
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı