Sağlıklı ve helâl beslenme arayışında, baş edilemeyen en büyük problem genetiği değiştirilmiş gıdaların her tarafa yaygın olarak dağıtılması ve insanların da hiç sorgulamadan tüketmeleridir.
GDO’lu gıdalar, biyoteknolojik metotlarla gen diziliminin değiştirilmesi veya gen aktarımı ile fıtrî yapısı tahrip edilen organizmada, kendinde bulunmayan özellikler ilâve edilerek, yaradılışa yapılan bir müdahalenin, GDO’lu ürünler aracılığıyla insan organizmasına aktarılmasının bir uygulamasıdır. Daha kaliteli ve bol ürünler elde edilerek, insanlığın refah seviyesini yükseltmek gibi masum gayelerle yapılan GDO uygulamalarına, gıdalar aracılığıyla çeşitli hastalık ve fesatlar tuzaklanmaktadır.
Gıdaların GDO müdahalesi ile bozulmaları hakkında Kur’ân-ı Kerîm, şu ibretli açıklamayı getirmektedir. “O, dönüp gitti mi (yahut iş başına geçti mi?) yeryüzünde ortalığı fesada vermek, ekinleri tahrip edip, nesilleri bozmak için çalışır. Allah bozgunculuğu sevmez.“ (Bakara. 205) “Âyet, şeytanın insanları yiyeceklerle yoldan çıkaracağını çağrıştırmaktadır. Çünkü, burada zürriyetin bozulması vardır. Allah’ın yarattığını değiştirmek vardır. Oysa yememiz tavsiye edilen temiz yiyecekten maksat, fıtratı bozulmamış yiyecekler olduğu da ortaya çıkmaktadır.“ 1
Genetiği değiştirilmiş gıdalar konusunda bilim adamlarının ortaya koyduğu gerçeklerden, ibretli olan birkaçını nazara vermek istiyoruz: “Beyin ve sinir cerrahisi uzmanı Çetin A. Evliyaoğlu ise, teknolojik gelişmeler, radyasyon ve GDO’lu gıdalar dolayısıyla, günümüzde BEYİN TÜMÖRLERİNİN görülme sıklığının arttığını belirtmektedir. Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi, helâl gıda konusunda uzman olan Muhlis Akar, helâl gıdanın şartlarında üretilen gıdalar tabiî olmalı, zararlı GDO’lar ihtiva etmemeli, içerisinde zararlı olduğu tesbit edilen herhangi bir katkı maddesi bulunmamalı demektedir. (...) Gerçek Tıp kitabının yazarı Dr. Aidin SALİH ise, GDO’nun bağışıklık sisteminde ve metabolizmada bozulmalar, alerji, yeni doğmuş bebeklerde ciddî hastalıklar, kısırlık, daha önce görülmemiş sakatlıklar, onkolojik hastalıklar, mutasyonlar ve ölümlere yol açtığını, bütün bu sonuçların birçok bilimsel araştırmalarla ispatlandığını ve kontrolden çıkan bir tek gen ya da genleri geriye döndürmenin artık mümkün olmadığını ifade etmektedir.
“Rahmetli Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU ise, moleküler biyoloji sahasının en başından beri içinde olan birisi olarak, genetik bilimin insanlık için bu kadar kötü amaçlarla, silâh olarak kullanılabileceğini hayal bile etmenin mümkün olmadığını söylemektedir. Sinanoğlu’nun Amerikalı arkadaşı F. William ENGDAHL ‘Ölüm Tohumları‘ ismini verdiği eserinde, tohum üzerinde oynanan oyunları ve tekelleşmeyi delilleriyle ortaya koymaktadır. Küresel güçlerin tohumdaki tekel maksadını Henry KİSSİNGER’in ‘Petrolü kontrol edersen ulusları kontrol edersin, YİYECEĞİ KONTROL EDERSEN İNSANLARI KONTROL EDERSİN’ cümlesi özetlemektedir.” 2
Unutulmamalıdır ki, en büyük savaş mutfaklarda verilmektedir. GDO ifsat programlarının zararları hakkında bunun gibi daha birçok bilgiler aktarılabilir.
Asrımıza en etkili ikaz için, Bediüzzaman Said Nursî’ye kulak verelim: “EY İNSAN! Senin vücudunun sahasında yapılan fiiller ve işlerden senin yed-i ihtiyarında bulunan, ancak binde bir nisbetindedir; bâkî kalan, Mâlikü’l- Mülk’e aittir. Binaenaleyh, kendi kuvvetine göre yük al. Yoksa altında ezilirsin. Kıl kadar bir şuur ile büyük taşları kaldırmak teşebbüsünde bulunma. Mâlik’inin izni olmaksızın O’nun mülküne el uzatma. Binaenaleyh gafletle, kendi hesabına bir iş yaptığın zaman, HADDİNİ TECAVÜZ ETME. Eğer Mâlik’in hesabına olursa, istediğin şeyi al ve yap, fakat izin ve meşiet ve emri dairesinde olmak şartıyla. İzin ve meşietini de, şeriatinden öğrenirsin. “ 3
SAĞLICAKLA KALIN.
Dipnotlar:
1- Dr. Mustafa BORAN, Yiyecek ve İçeceklerimizde Helâl Haram Ölçüleri, s. 392 Ravza Yayınları 2019.
2- Age. s. 404.
3- Bediüzzaman Said NURSÎ, Mesnevî-i Nuriye, s. 96 Hatıra Külliyat Yeni Asya Neşriyat 2017.