"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ne yediğini bilmeyen toplumda, temiz ve helâl beslenmenin zorluğu (3)

Feyzullah ERGÜN
07 Temmuz 2021, Çarşamba
Teknoloji çağındaki harika buluşlarla insanların refah düzeyinin yükseltilmesi amacının gerçekleştirilmesine paralel olarak, sağlıklı ve mutlu nesillerin yetişmesine temel teşkil eden, helâl ve temiz gıdayla beslenme konusunda gıda üreticileri başarılı olamamışlardır.

Gıda kaynaklarının yetersiz olduğu öne sürülerek gıda endüstrisi kaliteden taviz vermiş, çokluğa ve bolluğa önem vermiştir. 

Bu arada helâl beslenmenin ölçüsü kaçırıldığından, helâl dairesinin kâfi geleceği hakikati unutturularak helâl, sağlıklı, hoş ve temiz gıda duyarlılığı da ortadan kaldırılmıştır. Aynı zamanda haramlardan uzaklaşma sevabı da unutturulmuş bulunmaktadır.

Cenâb-ı Hak (cc), Kur’ân-ı Kerîm’de “Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız, sayamazsınız, yine de insanoğlu zulmünde pek ısrarlı, nankörlüğünde pek inatçıdır.” (İbrahim: 34) âyetiyle rahmetinin genişliğiyle, hadsiz nimetlerle bizi donattığını ve salih kul olmamızı emrediyor. Örnek hayatıyla, bize Tabib-i Kûlûb olan Fahr-ı Kâinat Hz. Muhammed (asm) Efendimiz yedikleri yemeğin mahiyetini soruşturur, emin olunca yerlerdi. Yahudi kadının, zehir katarak pişirip gönderdiği koyun ile zehirlemeye çalışması Allah’ın yardımı ile başarısız kılınınca, yedikleri yemeği, araştırmaya başlamışlardı. Biz de Sünnet-i Seniyye’ye uyarak, araştırmalıyız. Zira zamanımızda o Yahudi kadının izinde olanlar çoğalmıştır.

Sünnet-i Seniyye uygulamaları ile pratiği öğretilen helâl ve sağlıklı beslenmenin prensipleri doğrultusundaki sağlık eğitiminin mutluluğun kaynağı olacağı bilinmelidir. Yemek yemenin usûl, adâbı ve gıdaların özellikleri, hadis kitaplarının et’ime bölümlerinde anlatıldığından, dikkatle araştırılıp uygulanması gerekir. Beslenme konusuna Sünnet-i Seniyye açısından bakarak, faydalı tavsiyelerde bulunan İmam-ı Gazalî (ra): “Genç ve dinç kalmak isteyen, sabah kahvaltısını erken yapsın” demiştir. Lokma iyice çiğnenmelidir. Zira derler ki, “hazım ağızda başlar, ağızda biter.” Çok yemek yiyerek şişmanlamak, mezarını kaşıkla kazmaya benzetilmiştir. Her iştahı çektiği şeyi yemek, israf olur. Doyduktan sonra da, yemeğe devam eden kimse, “hikmetten mahrum kalır.” Zira yemek dolu midede, hikmet durmaz. Lokman Hekim, oğluna: “Mideni doldurursan, tefekkürün durur, hikmet söyleyemez, azaların da ibadet yapamaz olur. Yolda, ayakta ve yürüyerek yemek çirkindir, çok zararları vardır. Hülâsa, insanın söz ve işleri, yemesi ve içmesine göredir. İnsanın içine haram girerse, haram işler meydana gelir. Yemek, insanın yaptığı işlerin tohumudur. 

Fiiller, yemek tohumundan beslenip, yetişirler. Tokluk her hastalığın kaynağıdır. Birçok hastalıkların normal sebebi, çok yemek, mide ve damarların, lüzumundan fazla şeylerle doldurulmasıdır. Sonra hastalık, insanı ibadetten alıkoyar, kalbi teşviş eder, karıştırarak bulandırır. Zikir ve fikirden meneder, hayatına keder katar, doktora ve ilâca muhtaç eder. Bunların hepsi insanı yorgunluğa, eziyet altında inlemeye sürükler. 

Bu sıkıntıların yanında, bir de insan günahlardan ve şüphelilerden kurtulamaz” diye tavsiyeler vermiştir. 1 

İnsanların karşılaştığı hastalıkların başlama merkezinin mide olduğu görüşü, insan sağlığı ile ilgilenen bilim adamlarınca kabul görmektedir. Araştırmadan, sorgulamadan, rastgele ve kontrolsüz beslenmenin sonuçları, hayatın ilerleyen devrelerinde, organizma tarafından, kişiye maddî – manevî fatura edilir. Lezzet ve tat merkezli, sadece kapıcı hükmündeki kuvve-i zaikanın karar verdiği bir beslenme şekli, insana altından kalkılamayacak sıkıntılar yükler. “İnsanoğlu, midesinden daha kötü bir kab doldurmamıştır.” buyuran Resulûllah’ın (asm) tarif ettikleri yol doğrultusunda düzenlenmeyen beslenme ihtiyacının ileri bir zaman diliminde, birçok sıkıntılara sebep olacağı, kesindir.

Etkili kimyevî katkı ürünlerinden ve (E) olarak simgelenen emülgatörler, GDO (genetiği değiştirilmiş organizma) çalışmalarıyla, fıtrî yapıları değiştirilerek insan neslinin fesadını doğuran gıda endüstrisinin ürünleri, sadece doyuran, ama besin değeri bulunmayan nesnelerdir. Zira fıtrî olmayan bu nesneleri, organizma besin olarak tanımadığından, aynı zamanda “fıtrat, fıtrî ve lâyık olmayan şeyi reddeder, atar.” 2 kaidesiyle, birçok tepkimelere sebep olacaktır. Vücut bu maddelerin kodlarını tanımadığından, değerlendiremeyerek, dışarı atmaya çalışacak ve vücuda zararlı olan, “serbest radikal kaynağı” bu maddeleri atamadığından organlarda meydana gelecek yığılmalar sonucu yaşanan kanser patlaması, diyabet ve dolaşım sistemi hastalıkları, yaşama kalitesini tahrip edecek ve bu kimyevî katkılı gıdalar, vücutta bir kaos ve dejenerasyona sebep olacaklardır.

Yaradılışın mukaddes emaneti olan insanın sağlıklı vücuduna sayılamayacak kadar zararlar veren kimyevî katkı maddelerine, gıdanın fıtratını tahrip eden GDO karıştırmalarına, kültür, ürün ve nesillerin sağlığını ve geleceğini dejenere eden maddelere, helâl denilemeyeceği açıkça ortadadır. Helâl olmayan bu maddelerden ne vücuda ne de çevreye bir hayır gelmeyeceği de unutulmamalıdır. İnsanların aldırmazlığından faydalanarak lezzet, tat ve görüntünün çekiciliği aynı zamanda reklâmların kuşatmalarıyla perdelenen; ana besin maddelerine ilâve edilen kimyevî katkı maddeleri ile ilk önce insanların tat ve lezzet duyguları değiştirildi. Bunun sonucunda, bağımlılık ve aldırmazlık duygularıyla, insanların vücut yapılarına karışarak biyolojik yapıları ile beraber, psikolojik davranışları da etkilendi.

SAĞLICAKLA KALIN.

Dipnotlar:

1) Seyyid ALİZÂDE, Şir’at’ül İslâm, s. 252-254, Berekât Yayınları 1979.

2) Bediüzzaman Said NURSÎ, Sözler, s. 575, Yeni Asya Neşriyat 2004.

Okunma Sayısı: 1653
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı