Kâinâttaki İlâhî san’at eserlerinin nakş-ı azamı olarak yaratılan insan vücudu, asırlardan gelerek zamanımızda zirvelere çıkan tıp ilmi tarafından, hâlâ sırları çözülebilmiş değildir.
Hücrelerden teşekkül eden, farklı fonksiyonlar gerçekleştiren sistemlerin sırlar yumağı, bilimsel araştırmalar sonucu, düşünenleri hayrette bırakacak derecede, İlâhî san’atın ihtişamına hayran bırakmaktadır.
Vücudumuzun harika sistemlerinden biri de solunum sistemi ve akıl almaz fonksiyonlarıdır. Bir şeyden çok amaçlı neticeler halk eden kudret-i Rabbaniye hava zerrelerini, hayatın devamı ile ses ve nefesimizin hizmetinde çalıştırmaktadır. Sağlıklı bir solunumla akciğerlerimize aldığımız oksijen, bronşlar yoluyla alveol denilen hava keseciklerine ulaşır. Buradaki ince zarda bir mu’cize gerçekleşir. Oksijen kana karışırken, ters yönlerde bir geçirgenlikle, hücre faaliyetlerinden açığa çıkan karbondioksit alveolün içine dolar. Akciğerler yolu ile dışarı atılırken, sağlıklı insanlarda korkusuz, hastalık hallerinde formaldehit veya benzen türevleriyle bir takım uçucu kimyasal maddeler ihtiva eder. Burada bir mu’cize daha gerçekleşir. Akciğerlere temiz giren oksijen, geri çıkışta hücre atıklarını kirli karbondioksit ile atarken konuşmamızı sağlayan titreşimleri de sağlar. Bu esnada çıkan ses ve nefesimiz, her şahısta farklı bir şifre ile meydana çıkar. Her insanın kimliğini gösteren bir barkod gibi bu fizyolojik faaliyette vahidiyet içinde sırr-ı ehadiyet ve zarif bir nükte-i tevhid parlar. Tefekkürü ile marifet-i sani müşahede ve mütalâa edilir.
Bu alanda yapılan bilimsel araştırmalara göz atalım. “İsviçre’de yapılan bir araştırmada nefesteki metabolizma artıklarının kişiye özel olduğu ve insanların nefes izinden de parmak izi gibi tanınabileceği anlaşıldı. PLOS ONE dergisinde yayınlanan araştırmada, verilen nefeste ortaya çıkan atıkların kişiye özel olduğu, bir başka deyişle eşsiz olduğu saptandı. Buna göre nefesimizin de parmak izi, iris, retina (Göz bebeği ve ışığa duyarlı ağ tabaka) gibi biyometrik bir özellik taşıdığı yani bize özel olduğu ortaya çıkıyor ve bu testler spektrometre cihazları ile yapılıyor.”1
Tabiat ve tesadüf karartmaları ile görülemeyen, lâkin ilmelyakin ispat edilen bu apaçık hakikat, hiçbir akıl sahibinin inkâr edemeyeceği netliktedir. Bu konuda Bediüzzaman Hazretleri “Zîhayatlardan ruhlu kısmı olan insan ve hayvanattan hiçbirisi yoktur ki, cisminde gayet muazzam saatler gibi işleyen ve işlettirilen dahili ve harici azalarıyla ve bedeninde gayet ince bir nizam ve gayet hassas bir mizan ve gayet mühim faidelerle yerleştirilen alât ve duygularıyla ve cesedinde gayet san’atlı bir yapılış ve gayet hikmetli bir tefriş ve gayet dikkatli bir muvazene içinde konulan cihazat-ı bedeniyesiyle(…) icatta beraberlik ve birbirinin içinde bulunmak gibi keyfiyetlerinden hiçbirisi yoktur ki, senin vahdetine kat’i şahadette bulunmasın. Ve her bir ferdinde, kâinata bakan bütün isimlerin cilveleri bulunmakta, vahidiyet içinde senin ehadiyetine işareti olmasın.’’2
Sağlıcakla kalın.
Dipnotlar:
1) Dr. Zeynep BİLGİCİ, Tübitak Bilim ve Teknik Dergisi, Sayı: 571 Haziran 2015.
2) Bediüzzaman Said NURSÎ, Tarihçe-i Hayat, S. 600, Yeni Asya Neşriyat 2007.