Fatiha yerine Farisi veya başka bir dille tercümesini okumak hususunda açıklama ihtiyacı duyulduğu için bu konuyu Risale-i Nur Külliyatı perspektifi açısından ve dinî kaynaklar bakımından ele almak istiyoruz.
Fıkıh kitaplarımızda şöyle bir olay anlatılır: İmam-ı Serahsi’nin Mebsut adlı eserinde naklettiği gibi Hz. Selman olayı, Peygamberimiz’in (asm) ahirete irtihalinden sonra meydana çıkan bir hadisedir. Çünkü “Acemler Selman’a yazarak istediler, o da tercüme edip gönderdi...” deniyor. Acemlerin İslâm’a girmeleri Hz. Peygamber’in (asm) irtihalinden sonra vuku bulmuştur.1
Namazda esas olanın Fatiha’nın okunmasıdır. Ayrıca Namazda Kur’ân okunmasının farz olduğu konusunda da bir görüş ayrılığı yoktur. Kur’ân-ı Kerîm’de “Namazda Kur’ân okunması emredilmiş.”2 Kur’ân’ın Arapça olduğu da bildirilmiştir.3 Bu iki emir yan yana getirildiği zaman “namazda Kur’ân’ın vahy edildiği dilde okunmasının farz olduğu”dur. Peygamberimiz de (asm) “Fatihasız namaz olmaz” buyurmuştur.
Bu meselede Bediüzzaman, Mektubat adlı eserinde konuyu şöyle bir sualle açıklıyor: “Ehl-i ilhada kapılan ulemaü’s-sû’, milleti aldatmak için diyorlar ki: ‘İmam-ı Âzam, sair imamlara muhalif olarak demiş ki: İhtiyaç olsa, diyar-ı baidede, Arabî hiç bilmeyenlere, ihtiyaç derecesine göre, Fatiha yerine Farisi tercümesi cevazı var.’ Öyleyse biz de muhtacız, Türkçe okuyabiliriz.”
Elcevap: İmam-ı Âzam’ın bu fetvasına karşı, başta âzamî imamların en mühimleri ve sair on iki eimme-i müçtehidin, o fetvanın aksine fetva veriyorlar. Âlem-i İslâmın cadde-i kübrası, o umum eimmenin caddesidir; muazzam ümmet, cadde-i kübrada gidebilir. Başka hususî ve dar caddeye sevk edenler, idlal ediyorlar.
İmam-ı Âzam’ın fetvası beş cihette hususidir:
Birincisi: Merkez-i İslâmiyetten uzak diyar-ı âharda bulunanlara aittir.
İkincisi: İhtiyac-ı hakikiye binaendir.
Üçüncüsü: Bir rivayette lisan-ı ehl-i Cennetten sayılan Farisi lisanıyla tercümeye mahsustur. Böyle bir açılamada bulunmuştur.
Dördüncüsü: Fâtiha’ya mahsus olarak cevaz verilmiş tâ Fâtiha’yı bilmeyen namazı terk etmesin. (Bu durum, en kısa zamanda Fatiha’yı öğrenecek zamana kadardır.)
Beşincisi: Kuvvet-i imandan gelen bir hamiyet-i İslâmiye ile, maani-i mukaddesenin, avamın tefehhümüne medar olmak için cevaz gösterilmiş. Halbuki, zaaf-ı imandan gelen ve menfi fikr-i milliyetten çıkan ve lisan-ı Arabiye karşı nefret ve zaaf-ı imandan tevellüt eden meyl-i tahrip saikasıyla tercüme edip Arabi aslını terk etmek, dini terk ettirmektir!”4
Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenme hususunda özellikle Fatiha-i Şerifi öğrenme hususunda hiçbir zorluk yoktur. Belki, yeni Müslüman olanlar için kısa bir süre İmam-ı Âzam’ın bu fetvasıyla amel etmek mümkün olabilir. Yoksa bu mazeretin arkasına sığınmak mümkün değildir. İçinde bulunduğumuz teknolojik açıdan bütün insanların ulaşamayacağı hiçbir engel bulunmamaktadır. Ancak engel sayılırsa sadece insanların ihmali söz konusu olabilir. Bu da mazeret sayılamaz.
Dipnotlar:
1- Es-Serahsi, Şemsü’d-Din; Mebsut, c.1, s. 36-37.
2- Müzzemmil: 73/20.
3- Yûsuf: 12/2; Şu’âra: 26/195.
4- Mektubât, s. 420.