İman hizmetindeki görevlerini tamamlayan büyük dâvâ adamları ahiret âlemlerindeki mekânlarına birer birer yerleşiyorlar.
Vazifelerini yeni nesillere emanet ederek onlardan aynı gayreti, ciddiyeti, fedakârlığı bekliyorlar. Yerlerine gelecek gençlere dâvâya sadâkat vasiyetini bırakarak, onları bu vasiyete uymaya dâvet ediyorlar.
Mehmet Kutlular Ağabey başta olmak üzere birçok ağabeyimiz bize ancak şahs-ı manevî ile birlikte kuvvetli olduğumuzu öğretti. Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri gibi şahs-ı manevî ile Nur Talebeleri ile uğraşmasınlar diye bütün hücumları kendi şahıslarına çektiler. Sıkıntıları kendilerine yükleyip hiçbir zaman şahs-ı maneviyi müteessir etmediler. Bizim şahsımızla uğraşsınlar, ama cemaatimizin şahs-ı manevisine dokunmasınlar diye büyük sıkıntılara katlandılar. Şahıslarının refahını değil şahs-ı manevinin rahatını düşündüler.
Şahs-ı manevinin omuzlarına çıkmayı değil şahs-ı maneviyi omuzlarında taşımayı benimsediler. Dâvâ adamlığını şahıscılıkta değil şahs-ı manevî içerisinde buldular.
Büyük şahıslar şahs-ı manevî ile büyük olur. Bir kazanç bir galibiyet varsa şahs-ı manevinindir. Şahsımız ancak şahs-ı manevî ile kıymetlenir.
İşte kutlu dâvânın büyük erleri böyle yetiştiler. Yeni fedailer yetişmesi için yol, yöntem, istikamet budur. Kutlu dâvânın yeni fedailerine selâm olsun.