Şahsiyetini kardeşler içerisinde yani şahs-ı manevide fâni etmek mesleğimizin bir özelliğidir.
Şahsî şerefler kaybolup giderken, şahs-ı maneviyeye ait şerefler baki kalır.
Şahsî şerefleri düşünmekten doğan şahsî hareketler mesleğimize münafi hallere sebep olurken, şahs-ı manevinin şerefiyle ortak hareket etmek mesleğimizin düsturlarıyla yaşamaya vesiledir. Herkeste bulunan nefs-i emmâre şahsî hareketlere teşvik ederken, Risale-i Nur’un nefs-i emmâreyi terbiye eden tesirli dersleri kişiyi şahs-ı maneviyeye yönlendirir. Ayrıca nefis, hevâ, his ve vehme bakan şiddetli ikazlar şahsı terbiye eder. Şahs-ı maneviden ayrılmanın tehlikesini göstererek ayrılanların akıbetlerini hatırlatır. Mesleğimiz “şeyhlik” olmadığından makam sahibi bir şahsiyet olma arzusunun makbul olmadığı beyan edilir. Mesleğimizin “uhuvvet” olmasının sadece şahs-ı maneviyi gerektirdiği, bu sebeple şahsiyet kapılarının kapalı olduğu, şahs-ı maneviyeye kuvvet veren kardeşlik kapılarının ise sonuna kadar açık olduğu bütün bu hakikatlerle birlikte Risale-i Nur’da ders verilir.
Ne mutlu her hususta kardeşinin nefsini kendi nefsine tercih ederek şahs-ı manevinin kıymetini bilenlere.