Gerçek demokrasilerde devlet yapılanmasının sağlamlığı devletin şeffaflığı ile ölçülür.
Bir devlet baştan aşağıya bütün unsurları ile ne kadar şeffaf ise o kadar da sağlamdır denilebilir. Ne zaman ki devlette şeffaflık kaybolur işte o zaman sarsıntı ve çürümeler başlar.
Devlet içerisinde güç elde etmiş yapılar ‘devlete hizmet ediyorum’ savunması ile her türlü fenalığı yapmak isteyebilirler. Devletin selâmeti için diyerek hukuku çiğnemek isteyebilirler. Fişleme, karalama, hainlikle suçlama revaç bulabilir.
Güvensizlik ve korku ortamı bütün demokrasi kanallarını tıkar. Adalet ve hukukun itibarı yerle bir olur. Gazeteler susturulur, basın kenara çekilir. Tarihimizde daha önce yaşandığı gibi artık hafiyelerin peşine de bir hafiye takılmaya başlar. Hafiyelik sebebiyle birçok zulmün meydana geldiği bir dönemde Divan-ı Harb-i Örfî Mahkemesi’nde –yine hafiyeler sebebiyle- yargılanan Bediüzzaman Said Nursî, hafiyeliğe dair önemli bir tesbit yapar. “Siyaseti dinsizliğe âlet yapan bazı adamlar, kabahatini setr için başkasını irtica ile ve dinini siyasete âlet yapmakla itham ederler. Şimdiki hafiyeler eskisinden beterdirler. Bunların sadâkatine nasıl itimad olunur? Adalet onların sözlerine nasıl bina olunur?” diyerek, hafiyelerin devlet mekanizmasını nasıl aldattıklarına dikkat çekmektedir.
Devlet tarafından bu hafiyelerin sözlerine itimat edilmesinin devlete büyük zararlar verdiği anlaşılmaktadır. Adalet mekanizmasının hafiyelerin aldatmaları ile hareket etmesi devletimiz için büyük bir derttir. Hâsılı her zamanın hafiyesi eskisinden daha beter olmaktadır.