İstanbul’a ilk geldiğimde önce Yeni Asya gazetemizi ziyaret etmek nasip olmuştu.
Gazete diyince ilk aklımıza gelen isim Mehmet Kutlular ağabey oluyordu. Doğruca onun odasına gitmiştik. Odaya girmeden önce, yardımcısı Ali kardeş ile sohbet edip çay içtikten sonra Mehmet ağabeyimizin odasından içeri girmiştik. Bizi gülümseyerek karşılamıştı. Odanın içerisinde apayrı bir hava vardı. Tekrar geliriz inşaallah diyerek oradan ayrılmıştık.
Sonra mahal hanımlar ders yerimiz olan “Marmara”da derslere başlamıştım elhamdülillah. Derslerde birçok nurlu hanım ablalar ile tanıştım. Sonra dediler ki şu abla Nevin abla! Maşaallah...
Derslere gelip gittikçe böyle nurlu ortamları nasip ettiği için Allah’a hamd olsun. Nur talebesi hanım ablalarımız bu nurlu ortamında şunları gördüm: Herkes birbirini saygı ve hürmetle dinliyor. Sözünü kesmeden, incitmeden, değer ve kıymet vererek sonsuz bir sevgiyle biz gençlerin düşüncelerine önemsiyorlardı. Bizlere çok bambaşka pencerelerden nurları sunuyorlardı. Bu ortamda meşveret ve hürriyet vardı. Şu abla bu abla değil de biz biz vardı.
Belki de en büyük nimetin içindeyken bir büyük nimet ile daha karşılaştım. Nevin Kutlular ablamız ile. Aziz kıymettar ablamızı size nasıl anlatayım?
Öylesine sakin öylesine içten ve samimi öylesine biz ‘biz’ diyor ki. Her daim gülen çehre gözlerinden bizim kalbimize nur enerjisi akıyor. Çocuk ile çocuksu oyunlar, gençler ile genç, ablalarla abla gibi tefani sırrı ile dopdolu. Her daim samimiyet akıyor kalbinden bize. Bize bir rehber gibi, şen, dopdolu şevkli dava arkadaşımız .Her daim çok şükür iyiyim diyerek okuma programlarına devam eden Nurlu ablamız. Tüm benliği ile dersleri dinleyen tasdik eden ve her gün istisnasız günlük okumalarını yapıp grubumuza ‘okudum’ diye işaret atan canımız ablamız
Rabbim bizlere siz şevkli ablalarımız ile bu şahsı manevide şevkle neşe ve afiyet ile daim eylesin inşaallah. Amin.