"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İstibdadı mahvetmek için

Hüseyin GÜLTEKİN
09 Temmuz 2025, Çarşamba
Türkiye’nin de dahil olduğu hemen bütün İslâm ülkelerindeki idarecilerin, Hz. Peygamberin (asm): “Kavmin efendisi hizmetkârıdır” hadis-i şerifleriyle işaret ettiği yol gösterici tavsiyesini kulak ardı ederek, İslâm’da yeri olmayan, baskıya/tahakküme dayalı, halkı bir nevi keyfî rejimlerle idare ediyor olmaları, yeryüzünde hemen bütün bu ülkelerin en yoksul, en çatışmacı, en huzursuz ülkeler olmasını netice verdi maalesef.

Bir tarafta lüks ve şatafat içinde yaşantılarına devam eden, gününü gün eden, halklarına âdeta köle muamelesi yapan zorba krallar, diğer tarafta bir dilim ekmeğe, bir bardak temiz suya muhtaç, sefalet içinde hayatlarını devam ettirmeye çalışan milyonlarca yoksul fakir insan...

Adaleti kulak ardı eden ve hak-hukuk tanımayan zorba idarecilerin çoğu, dinimizin kesinlikle yasakladığı baskılara, tahakkümlere dayalı keyfî usuller ve rejimlerle ülkelerini sözde idare ediyorlar.

Bu meyanda, dinimizin kesinlikle reddettiği tahakkümlerle ve baskılarla ülkelerini yönetmeyi meslek edinen bu müstebit idareciler, Üstad Bediüzzaman’ın bir asır önceden dile getirdiği, “Şeriat aleme gelmiş, ta istibdadı ve zalimane tahakkümü mahvetsin.” (Eski Said Dönemi Eserleri, s.121.) dikkat çekici ifadesi çerçevesinde hareket etselerdi, ülkelerinde büyüyerek devam eden maddî/manevî sıkıntılar yaşanır mıydı?

Yine, bir taraftan her fırsatta bolca dinî argümanları istimal edip, diğer taraftan da dinimizin emrettiği adalet, hak ve hukuk gibi gereklilikleri hiçe sayarak, dinimizde yeri olmayan baskılarla, dayatmalarla ülkelerini yönetmeye çalışan idareciler, Üstad Bediüzzaman’ın; “Eğer şeriat tecessüm ve temessül etse [cisimleşerek görünse] idi, istibdadı şeytan gibi tel’in edecekti [lanetleyecekti]. (Age., s. 31.) ifadesi doğrultusunda ülkelerini yönetselerdi, bu ülkeler, dünyanın en fakir, en huzursuz, en çatışmacı ülkeleri olurlar mıydı?

Baştaki bu müstebitlerin, tahakkümlere ve istibdatlara dayanan uygulamaları neticesinde dünyanın birçok ülkesinde İslâm dini sanki istibdada müsaitmiş gibi yanlış anlaşılmalara sebep oluyordu.

 Bu yanlış gidişatı fark eden Üstad Bediüzzaman bakın neler söylüyor: “Avrupa, bizdeki cehalet ve taassup müsaadesiyle Şeriat’ı hâşâ ve kellâ isdibdada müsait zannettiklerinden, nihayet derecede kalben üzülmüştüm. (Eski Said Dönemi Eserleri, s.123.)

Devamında da, “Onların zannını tekzip etmek için meşrutiyeti herkesten ziyade şeriat namına alkışladım. (Age., s. 123.) diyor Üstad Bediüzzaman.

Bediüzzaman’ın bu yanlış gidişatı dert edinip, her türlü tahakkümün ve istibdadın Şeriat’la hiçbir alâkasının olmadığını açıkça beyan ettiği zamanlar devletin başında Sultan Abdülhamid vardı.

Aradan bir asrı aşkın zaman geçtiği halde, Türkiye dahil bütün İslâm aleminde değişen hiçbir şeyin olmadığını görüyoruz. Her türlü adaletsizliğin devam ettiğini, hak ve hukukların gasp edildiğini görüyoruz. Dinde yeri olmayan bu tahakkümler ve istibdatlar bir taraftan ülkeleri sefaletlere ve huzursuzluklara süreklerken, daha da çirkin olanı, dinî değerlerin zarar görmesi ve insanların dinden soğumalarıdır. 

Okunma Sayısı: 46
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı