Günümüzde Türkiye’de ve dünyada ülkeyi ben idare edeyim, idareci olayım diye meşrû veya gayr-ı meşrû her yolu mübah gören insanlar var. Bunların yanında, ahiretini düşünen, uhrevî hayatlarının selâmeti için idarecilik gibi böyle ağır bir mesuliyetin altına girmekten çekinen şahsiyetler de var.
Türkiye’de ve dünyada ülkelerinin sevk ve idarelerini ele geçirmek için, askerî darbelerle iş başındaki iktidarları alaşağı ederek başa gelenler olduğu gibi, milletin helâl reyleriyle başa gelen ve ülkelerini demokrasiyle tam bir adaletle idare eden, milletin huzur ve refahı için çalışan nice idarecilerin tarihteki yerlerini aldıklarını biliyoruz.
Çok önemli riskleri, tehlikeleri olmakla beraber, tam hakkını vererek, hakkaniyetle, adaletle raiyetlerinin meşrû haklarını gözeterek, onların refah ve huzuru için çalışan liyakatli idarecilerin uhrevî mükâfatları da pek çoktur.
Bakın dindar ve adaletperver idareciler hakkında Hz. Peygamber (asm) neler söylüyor:
“Cennetlikler üç guruptur. Adil ve başarılı devlet başkanı, yakınlarına ve Müslümanlara karşı merhametli ve yufka yürekli olan kişi, ailesi kalabalık olduğu halde haram kazançlardan sakınıp kimseden bir şey istemeyen adamdır. (Müslim, Cennet 63)”
“Adil devlet başkanı ve idareciler mahşer yerinde Allah’ın yüce lütfuna ve himayesine mazhar olacakların öncüleridir.” (Buhari, Edep 36)
“Verdiği hükümlerde ailesinin ve halkın yönetiminde adaletli davranan yöneticiler, kıyamet gününde Allah’ın yanında yüksek koltuklar üzerinde otururlar.” (Müslim, İmare 18)
Bir de Hz. Peygamberin (asm) adaleti gözetmeyen, liyakatsiz, zalim idareciler için beyanda bulunduğu hadis-i şeriflere bakalım:
“Siz amir olmaya düşkünsünüz. Halbuki hakkını gözetenler hariç, amirlik kıyamette pişmanlıktır.” (Buhari)
“Cehenneme girecek ilk üç sınıf insandan biri zalim amirdir.” (İbn-i Hibban)
“Hangi idareci idaresi altında bulunanlara ihanet ederse Cehennemdedir.” (Camius-Sağir)
“Allah-ü Teâlâ’nın en sevmediği kişi zalim idarecidir.” (Tirmizi)
Ayrıca Üstad Bediüzzaman’ın tesbitlerine göre, İslâm tarihinde tam dindar, en adaletli, en liyakatli idarecilerin ilk sıralarında peygamberler, sonrasında Hulefa-i Raşidin sonrasında da Abdullah İbn-i Ömer ve Mehdi-i Abbasi geliyor. Devr-i Saadetten bu tarafa istenilen manada olmasa da, adaletle hükmetmenin gayretinde olan, raiyetlerinin hak ve hürriyetlerini gözeten, ülkelerinin refah ve huzurunu sağlamak için çalışan çabalayan padişahların, idarecilerin bulunduğunu biliyoruz. Ama Yüce Allah’ın (cc) emrettiği ve Peygamberimiz’in (asm) tavsiye ettiği manada ve o çerçevede ifa-i vazifede bulunan idarecilerden yukarıda Bediüzzaman’ın işaret ettiği şahsiyetlerden başka hakkıyla vazifelerini yerine getiren idarecileri göremiyoruz.